Lizbon’dan yeni dönmüşken, sıcağı sıcağına bu şehri size anlatmadan duramadık. “Lizbon nerede?”, “Lizbon’a nasıl gidilir?” gibi soruların aklınızı kurcaladığını biliyoruz. O yüzden kahvenizi alın, gelin birlikte Portekiz’in kalbine doğru kısa bir yolculuğa çıkalım.
Lizbon, Avrupa’nın en batısında, Atlantik Okyanusu’na açılan penceresiyle Portekiz’in başkenti ve en büyük şehridir. Ülkenin hem kültürel hem ekonomik merkezi olan bu şehir, aynı zamanda Avrupa’nın ruhunu denizle buluşturan en özel noktalardan biridir. 3 milyonluk nüfusuyla Tejo (Tagus) Nehri’nin kıyısına kurulmuş olan Lizbon, günün her saati farklı bir ışıkla parlar. Sabahları pastel tonlara bürünür, akşamları ise nehrin üzerindeki yansımasıyla altın gibi parlar — işte o an, neden “ışığın şehri” dendiğini çok iyi anlıyorsunuz.
Lizbon’a seyahat etmek için Türk vatandaşlarının Schengen vizesi almaları zorunludur. Schengen Vizesi Nasıl Alınır yazımızı okuyarak vizenizi nasıl alabileceğinizi okuyabilirsiniz. Bunun dışında Lizbon Gezilecek Yerler hakkında yazdığımız full liste sayesinde Lizbon tatilinizi daha programlı ve planlı şekilde gezebilirsiniz.
Coğrafi olarak bakıldığında Lizbon, tepelik yapısıyla hem yürürken hem de fotoğraf çekerken size bolca sürpriz sunar. Yedi tepe üzerine kurulmuş şehir, Roma ile bu yüzden sık sık karşılaştırılır. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, rengârenk binaları, tepeye çıkan tramvayları ve denize açılan nefes kesici manzaralarıyla adeta geçmişle bugünü aynı kareye sığdırır.
Lizbon’un bir diğer büyüsü ise ikliminde gizli. Subtropikal Akdeniz iklimi sayesinde şehir yıl boyunca yumuşak sıcaklıklara sahip. Kışları soğuk ama sert değil; yazları sıcak ama boğucu değil. Yani “ne zaman gitsem güzel olur?” diye düşünüyorsanız, cevabımız net: her zaman! Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında, Lizbon’un o efsane gün batımlarını izlemek bambaşka bir keyif.
Peki neden Lizbon bu kadar seviliyor? Cevap aslında basit: samimi, uygun fiyatlı, eğlenceli ve dolu dolu bir şehir. Avrupa’daki diğer başkentlerle kıyaslandığında konaklama, yeme-içme ve ulaşım açısından oldukça ekonomik. Aynı zamanda şehir merkezinden yalnızca bir trenle ulaşabileceğiniz Sintra, Cascais, Cabo da Roca gibi masalsı kasabalarla çevrili. Yani tek bir şehirde hem tarih, hem deniz, hem kültür, hem de doğa var.
Bir de tabii Lizbon’un o meşhur tramvayları var. 20. yüzyılın başlarından bu yana hizmet veren sarı tramvaylar, kentin sembollerinden biri haline gelmiş durumda. Yokuşlu sokaklardan tıkır tıkır geçerken, bir anda kendinizi zamanda yolculuk yapıyor gibi hissediyorsunuz.
Lizbon’u gezerken, her köşe başında ayrı bir hikâyeyle karşılaşacaksınız. Bazen bir sokak müzisyeninin fado ezgisi sizi durduracak, bazen pastel tonlu evlerin balkonlarından sarkan çamaşırlar… Her biri Lizbon’un “sade ama büyüleyici” karakterinin bir parçası.
Portekiz Hakkında Pratik Bilgiler
Lizbon’a veya Portekiz’in herhangi bir köşesine gitmeden önce bilmeniz gereken bazı temel bilgiler var. Hem seyahat planınızı kolaylaştıracak hem de küçük sürprizlerle karşılaşmamanızı sağlayacak bu detayları sizin için toparladık.
Dil: Portekiz’in resmi dili Portekizce. Ancak özellikle turistik bölgelerde İngilizceyle de oldukça rahat iletişim kurabilirsiniz. Havaalanı, otel, restoran gibi yerlerde çalışanlar genelde turistlere alışkın. Yine de küçük bir “obrigado” (teşekkür ederim) veya “bom dia” (günaydın) demek, yerellerin yüzünde tatlı bir tebessüm oluşturuyor — Portekizliler bu tür küçük jestleri çok seviyor.
Para Birimi: Ülkede geçerli para birimi Euro (€). Genel olarak fiyatlar Avrupa ortalamasına göre oldukça uygun. Şehir içi ulaşım, kahve, yemek ve müze girişleri birçok Avrupa ülkesine göre daha hesaplı. O yüzden Lizbon’da hem lezzetli hem ekonomik bir tatil mümkün!
Kredi Kartı ve ATM Kullanımı: Portekiz’de kredi kartı kullanımı oldukça yaygın. Hemen her otel, restoran, kafe ve mağazada kart geçiyor. ATM’ler ise genellikle “Multibanco” veya “Caixa Automática” adıyla karşınıza çıkacak. Bu ATM’lerde sadece nakit çekimi değil; fatura ödemesi, para transferi, hatta sinema bileti alma gibi işlemleri bile yapabiliyorsunuz. Havalimanı, tren istasyonları ve alışveriş merkezlerinde her köşe başında mutlaka bir tane bulabilirsiniz.
Küçük bir not: Özellikle köy kasabalarında ya da pazar yerlerinde hâlâ nakit tercih ediliyor. Bu yüzden yanınızda az da olsa Euro bulundurmakta fayda var.
Priz ve Elektrik Sistemi: Portekiz’de F tipi priz kullanılıyor; yani Türkiye’deki fişlerle birebir uyumlu. Voltaj 230V, frekans 50Hz — dolayısıyla voltaj dönüştürücüye ihtiyacınız yok. Ancak priz delikleri biraz derin olduğu için seyahat tipi çoklu dönüştürücü adaptör götürmek, özellikle farklı cihazlar kullanıyorsanız işinizi kolaylaştırır.
Güvenlik: Portekiz, yalnızca Avrupa’nın değil dünyanın da en güvenli ülkelerinden biri. 2024 verilerine göre dünyada 13. en güvenli ülke olarak gösteriliyor. Sokaklarda gece yürürken bile genel olarak huzurlu bir atmosfer hissediliyor. Yine de her büyük şehirde olduğu gibi kalabalık bölgelerde — özellikle tramvay hatlarında ve turistik meydanlarda — cep hırsızlığına karşı dikkatli olmakta fayda var.
Polisler oldukça yardımsever; turistlerle ilgilenmeye alışkınlar. Olası bir durumda İngilizce iletişimde zorlanmazsınız.
Lizbon’u Keşfetmek İçin Kaç Gün Gerekir?
Lizbon’u hakkıyla gezmek istiyorsanız, en az üç tam gün ayırmanız harika bir seçim olur. Şehir o kadar renkli, enerjik ve dolu dolu ki; her gününü farklı bir bölgeye ayırmak hem sizi yormaz hem de şehrin farklı yüzlerini tanımanızı sağlar.
Ama eğer zamanınız bol ise, inanın bana, Lizbon uzun bir yaz tatilini de fazlasıyla hak ediyor. Hem tarihi hem de modern yüzüyle sizi sürekli şaşırtacak bir şehirden bahsediyoruz.
1. Gün: Tarihin Kalbi – Belém Bölgesi
Lizbon’un geçmişine ışık tutan “Keşif Çağı” ruhunu hissetmek istiyorsanız, ilk gününüzü mutlaka Belém bölgesine ayırın.
Burası, Portekizli kaşiflerin dünyaya açıldığı nokta. Belém Kulesi ve Jerónimos Manastırı, şehrin simgeleri arasında. Her iki yapı da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor ve göz alıcı detaylarla dolu. Ayrıca meşhur Pastéis de Belém pastanesinde orijinal “nata” tatlısını denemeden dönmeyin. Sıcak, kremamsı ve tarçınlı o efsane tat sizi anında Portekiz’in tatlı dünyasına çekiyor.
2. Gün: Eski ve Yeni Lizbon – Alfama & Parque das Nações
İkinci gününüzü Lizbon’un iki farklı ruhuna ayırın: Alfama ve Parque das Nações. Alfama, şehrin kalbi ve ruhu. Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarda yürürken her adımda başka bir hikâyeye denk geliyorsunuz. Balkonlardan sarkan çamaşırlar, sokak aralarından yükselen fado sesleri, nostaljik tramvaylar…
Günün devamında ise modern yüzüyle Parque das Nações sizi karşılıyor. Expo 98 döneminde yenilenen bu bölge, mimarisi, yürüyüş yolları ve deniz kenarındaki kafeleriyle tam bir nefes alma noktası.
3. Gün: Masallar Diyarına Yolculuk – Sintra
Üçüncü gün geldiğinde biraz şehirden uzaklaşıp Sintra’ya günübirlik bir kaçamak yapmanın tam zamanı! Lizbon’dan trenle yalnızca 40 dakikada ulaşabileceğiniz bu küçük kasaba, sanki peri masallarından fırlamış gibi.
Renkli Pena Sarayı, gizemli Quinta da Regaleira bahçesi, tarihi kaleleri ve yemyeşil doğasıyla Sintra, sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor. “İyi ki gelmişim!” diyeceğiniz anlardan biri garanti.
4. Gün ve Sonrası: Sahiller, Gün Batımları ve Keşifler
Zamanınız varsa, dördüncü gününüzü Lizbon’un çevresindeki sahil kasabalarına ayırın. Cascais, deniz kenarında yürüyüş yapmak, denize girmek ya da sadece taze deniz ürünleri yemek için mükemmel bir yer.
Biraz daha macera arıyorsanız, Cabo da Roca – Avrupa’nın en batı ucu – mutlaka görülmeli. Alternatif olarak, Ericeira veya Nazaré gibi dünyaca ünlü sörf kasabalarına gidebilir ya da büyüleyici ortaçağ kasabası Óbidos’u ziyaret edebilirsiniz.
Lizbon aynı zamanda başkentten kolayca erişilebilen diğer önemli şehirlere/kasabalara da bir başlangıç noktasıdır. Örneğin, Évora, Óbidos veya sörf merkezleri olan Ericeira ve Nazaré gibi bölgeleri keşfetmek için günübirlik geziler düzenleyebilirsiniz.
Lisbon Hakkında Bilmeniz Gerekenler
- Tarihi: Lizbon, Atina’dan sonra dünyanın en eski ikinci başkenti. Bu yüzden her sokak taşının bir hikâyesi var.
- Şehrin yapısı: Yedi tepe üzerine kurulu. Evet, yürümek bazen yorucu olabilir ama tepeye vardığınızda karşınıza çıkan manzaralar tüm yorgunluğa değiyor.
- Sörf cenneti: Dalgaların dansını izlemek istiyorsanız Praia do Guincho, Costa da Caparica, Bafureira ve Sao Pedro sahillerini not alın.
- Sanat: Şehir, 1700’lerden beri süregelen Azulejo (Portekiz seramikleri) sanatının açık hava müzesi gibi. Her binada ayrı bir desen, ayrı bir hikâye.
- Müzik: Lizbon, Fado’nun kalbidir. Gitar tınıları eşliğinde söylenen bu nostaljik ve duygulu şarkılar, Portekiz ruhunu en saf haliyle hissettirir.
LİSBON NEREDE?
Portekiz, Avrupa’nın en batısında, Atlantik Okyanusu’na doğru uzanan mütevazı ama büyüleyici bir ülke. Başkenti Lizbon, sadece Portekiz’in değil, Avrupa’nın da en özel şehirlerinden biri. Üstelik Paris’ten ve Roma’dan yüzyıllar önce kurulmuş! Tarih boyunca büyük keşiflerin başladığı nokta olan Lizbon, “dünyaya açılan kapı” olarak bilinir. Bugün ise tarihi dokusu, sıcak insanları ve karakteristik mimarisiyle hâlâ aynı ruhu taşır.
Coğrafi olarak bakıldığında Portekiz, Afrika’ya en yakın Avrupa ülkelerinden biridir. Doğusunda İspanya, güneyinde ise karşı kıyıda Fas yer alır. Ancak Portekiz’in asıl zenginliği, denizaşırı topraklarında gizlidir: Azorlar ve Madeira gibi adalar, ülkenin okyanusla kurduğu güçlü bağın birer yansımasıdır. Bu adalar yalnızca muhteşem doğalarıyla değil, kendine has kültürleriyle de Portekiz ruhunu taşır.
İklim açısından Portekiz, yumuşak Akdeniz havasıyla dört mevsim yaşanabilir bir ülke. Yazları sıcacık, kışları ise ılımandır. Bu iklim, ülkenin hem doğasını hem de yaşam tarzını şekillendirmiştir. Rengârenk balıkçı kasabaları, altın rengi kumsallar, üzüm bağları ve portakal kokulu sokaklar bu ülkenin günlük sahnelerinden sadece birkaçıdır.
Tabii ki Portekiz mutfağı da bu güzelliklerin en lezzetli yansıması. Denizle iç içe bir ülke olduğundan sofralarda her zaman taze balık ve deniz ürünleri bulunur. Meşhur bacalhau (tuzlanmış morina balığı), midye, karides, ahtapot ve bol zeytinyağı, Portekiz yemeklerinin vazgeçilmezlerindendir. Üstelik bu mutfak sadece deniz ürünlerinden ibaret değil; baharatlı et yemekleri, leziz çorbalar ve dünyaca ünlü pastel de nata tatlısı da mutlaka denemeye değer.
Tarih söz konusu olduğunda, Portekiz’in derin geçmişi insanı şaşırtır. Ülkede antik Roma kalıntıları, Ortaçağ kaleleri ve manuelin tarzı mimarinin en güzel örnekleri yan yana durur. Lizbon’un taş sokaklarında yürürken bir anda Roma döneminden kalma bir sütun ya da 15. yüzyıldan kalma bir manastırla karşılaşabilirsiniz. Her yapı, ülkenin denizlerle, keşiflerle ve sanatla yoğrulmuş geçmişinden bir iz taşır.
Kültürel anlamda ise Portekiz, melankolik ama zarif bir ruha sahip. Ülkenin en bilinen müzik türü Fado, denizcilerin ayrılışını ve halkın duygularını hüzünle ama umutla anlatır. Portekiz edebiyatı da aynı derinliği taşır; Fernando Pessoa gibi yazarlar, bu duygusal derinliği kelimelere dökmüştür.
Sonuç olarak Portekiz, sadece Avrupa’daki diğer ülkelerden farklı değil; tarihi, sanatı, doğası ve insan sıcaklığıyla bambaşka bir ruhu var. Okyanus kokusuyla karışan rüzgarında geçmişi hisseder, taş sokaklarında geleceği düşlersiniz. Bu yüzden Portekiz’e gitmek sadece bir seyahat değil, adeta bir keşif yolculuğu
LİSBON’A NASIL GİDİLİR?
Lizbon’a gitmenin en kolay yolu, İstanbul’dan yapılan direkt uçuşlardır. Şu an için Türkiye’den sadece İstanbul çıkışlı seferlerle Portekiz’in başkentine aktarmasız ulaşabilirsiniz. Bu hattı Türk Hava Yolları (THY) ve TAP Air Portugal düzenli olarak işletiyor. Uçuş süresi ise oldukça kısa — yalnızca 4 saat 50 dakika! Yani kahvenizi içip birkaç film izledikten sonra kendinizi Atlantik kıyısında buluyorsunuz.
Eğer bilet fiyatları yüksekse, aktarmalı uçuşlar da iyi bir seçenek olabilir. Özellikle Lufthansa, KLM veya Air France gibi havayolları üzerinden yapılan aktarmalı uçuşlar bazen ciddi fiyat avantajı sağlıyor. Uçak biletinizi alırken farklı tarihlere göz atmakta fayda var; çünkü Lizbon, Avrupa’da “erken rezervasyonla en ucuza gidilebilen başkentlerden biri.”
İspanya Üzerinden Lizbon’a Ulaşım
Lizbon seyahatinizi İspanya turuyla birleştirmek istiyorsanız, şanslısınız! Madrid, Barcelona, Sevilla, Malaga, Valencia, Bilbao, Alicante gibi şehirlerden aktarmasız uçuşlarla Lizbon’a kolayca geçebilirsiniz.
Ayrıca daha keyifli bir yol arıyorsanız, tren seçeneğini de düşünebilirsiniz. Rail Europe üzerinden Madrid, Sevilla, Granada ve Barselona’dan Lizbon’a yapılan tren seferlerinin saatlerini ve fiyatlarını kolayca kontrol edebilirsiniz. Trenle yolculuk, özellikle İspanya kırsal manzaralarını izlemek isteyenler için ayrı bir keyif.
Havalimanından Şehir Merkezine Ulaşım

Lizbon’un uluslararası havalimanı Lisbon Portela Airport (Aeroporto de Lisboa), şehir merkezine oldukça yakın — yalnızca 6 kilometre uzaklıkta.
İnişten sonra pasaport kontrolünü geçip valizlerinizi aldıktan sonra, metro işaretlerini takip edin. Havalimanı, kırmızı metro hattı (Linha Vermelha) üzerinde yer alıyor. Bu hat, sizi doğrudan şehrin merkezine ve diğer hatlara bağlıyor.
Metro Hatları
- Kırmızı Hat (Linha Vermelha / Orient): São Sebastião ↔ Aeroporto Havalimanı, Oriente tren istasyonu ve modern Parque das Nações bölgesine ulaşmak için bu hattı kullanabilirsiniz.
- Yeşil Hat (Linha Verde / Caravela): Cais do Sodré ↔ Telheiras Bu hat, Lizbon’un en turistik bölgelerini birbirine bağlar. Baixa, Chiado ve Alfama gibi merkez bölgelerin tamamına bu hat üzerinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca Cascais tren hattına aktarma imkânı da sağlar.
Ulaşım Kartı: Viva Viagem
Lizbon’da metroya ya da tramvaya binmeden önce bir Viva Viagem kartı edinmeniz gerekiyor. Bu kart, şehirdeki tüm toplu taşıma sistemlerinde geçerli: metro, tramvay (Carris), otobüs, banliyö treni, feribot… hepsi bu tek kartla!
Kart ücreti: 0,50 €
Tavsiyemiz: Eğer şehirde tam gün gezecekseniz, günlük bilet alın. Sınırsız metro, tramvay ve otobüs kullanımı sunan 1 günlük Carris + Metro bileti 11 €. Gün içinde Belem, Alfama veya Bairro Alto gibi uzak bölgelere gitmeyi planlıyorsanız bu seçenek hem ekonomik hem pratik.
Tek kullanımlık bilet: 1,85 €
Lizbon’un Zamanda Yolculuğu: 28 Numaralı Tramvay
Lizbon denince akla gelen ilk şeylerden biri hiç şüphesiz 28 numaralı tramvay — ya da yerel adıyla 28E Tram.
Bu tarihi tramvay, sadece bir ulaşım aracı değil; Lizbon’un kalbinde geçmişle bugünü birbirine bağlayan bir zaman makinesi gibi.
Yaklaşık 7,5 kilometrelik bir hat üzerinde ilerleyen 28 numaralı tramvay, toplam 34 durakta duruyor ve şehrin neredeyse tüm simge noktalarından geçiyor. Alfama’nın dar sokaklarından, Estrela’nın yamaçlarına, Graça Tepesi’nden Baixa’nın hareketli caddelerine kadar uzanan bu güzergâh, adeta Lizbon’un ruhunu anlatıyor.
Tramvayın hikayesi 20. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. O dönemde Lizbon sokaklarında at arabaları şehir içi ulaşımı sağlıyordu. Ancak 1914 yılında, Carris adlı ulaşım şirketi Amerika’dan elektrikli tramvay sistemini ithal etti ve şehrin çehresi tamamen değişti.
Carris, 1901’den itibaren elektrikli tramvaylar işletmeye başlamıştı ve zamanla hatları genişleterek bugünkü nostaljik ağını oluşturdu. 28 numaralı hat da bu mirasın en sembolik parçası haline geldi.

İlk dönemlerde tramvay, Praça Camões’ten Estrela’ya kadar uzanıyordu. Günümüzde ise başlangıç noktası Largo do Martim Moniz, bitiş noktası ise Campo de Ourique (Prazeres). Bu güzergâh boyunca Lizbon’un hem eski mahallelerini hem de modern bölgelerini görmek mümkün.
28E Tramvay Güzergâhı ve Duraklar
Tramvaya binmek için en uygun başlangıç noktası Praça Martim Moniz durağıdır. Buraya gelmeden önce mutlaka Viva Viagem kartınızı yanınıza alın. (Kartı metro istasyonlarından satın alabilirsiniz.)
Tramvayın ilk seferi sabah 05:40’ta başlıyor. Biz Lizbon seyahatimizde saat 09:00 civarında durağa vardık ve o saatte bile uzun bir kuyruk vardı. Bu yüzden size tavsiyemiz: erken gidin. Hem cam kenarına oturup o eşsiz Lizbon manzarasını rahatça izleyebilirsiniz hem de kalabalıktan uzak, daha keyifli bir yolculuk yaparsınız.
Başlangıç durağı: Martim Moniz
Son durak: Campo Ourique (Prazeres)
Hafta içi çalışma saatleri: 05:40 – 23:30
Cumartesi: 05:45 – 20:30
Pazar: 06:45 – 20:30
Sıklık: Ortalama her 10 dakikada bir. Yoğun dönemlerde bu süre 15 dakikaya kadar çıkabiliyor. Carris‘in resmi sayfasından sefer saatlerini ve ücretlerini kontrol edebilirsiniz.
Neden 28 Numaralı Tramvaya Binmelisiniz?
Çünkü bu tramvay sizi bir anda Lizbon’un geçmişine götürüyor. Dar sokaklardan geçerken evlerin arasına asılmış çamaşırları, rengarenk azulejo (seramik) duvarları, tepeden görünen deniz manzarasını izlerken şehrin ruhunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Yolculuk boyunca Lizbon’un ünlü bölgelerinden Graça, Alfama, Baixa, Chiado ve Estrela’dan geçiyorsunuz. Kısacası, bir tramvay biletiyle Lizbon’un tarihini, kültürünü ve enerjisini aynı anda yaşıyorsunuz.
Mini Tüyolar:
- Kartınızı okutmadan binmeyin; kontroller çok sık yapılıyor.
- Sabah erken saatler (özellikle 07:00 – 09:00 arası) fotoğraf çekmek için en ideal zaman.
- Akşamüstü altın saatlerde ise manzaralar bir başka güzel oluyor.
- Dilerseniz 28 numaralı tramvayın geçtiği bazı noktalarda inip çevreyi gezebilir, sonra bir sonrakine binebilirsiniz.