Portekiz’de gezilecek yerler yazımız ile ayrıca Portekiz şehirlerinin tümü, Portekiz’e ne zaman gidilir, Portekiz’e kaç gün ayırmalı gibi soruların ve tüm detaylar hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Portekiz yazımız sayesinde sorunsuz ve programlı bir Portekiz turu için çok doğru bir yazı okumakta olduğunuza dikkat çekmek istiyoruz.
10 yıldır durmadan aralıksız gezip duruyoruz. Hatta son 3-4 yıldır da güncel olarak Instagram üzerinden paylaşımlarımı yaptığımız için bizi takip edenler ne sıklıkta gezdiğimizi bilirler. Ancak Portekiz gibi muhteşem bir ülkeyi neden ötelemişiz bunu anlayamıyoruz.
Hazır Schengen vizemiz de varken Avrupa’da herhangi bir ülkeye gitmek için bilgisayarın başına geçmiştim. Gideceğimiz ülkenin neresi olacağına dair en ufak bir fikrim yoktu. Bu tamamen uçak fiyatına göre şekillenecekti. Nasıl oldu bilmiyorum arama motorunda kendimi Portekiz uçak bileti ararken buldum. Ve tam 1.324,94 TL’e iki kişilik uçak bileti bulmamla Portekiz turu planını yapmaya başladım.
NOT: Portekiz seyahatinizi planlarken lütfen güncel fiyatları kontrol edip buna göre bütçeleme yapın!
Önce Portekiz ile ilgili temel soruların cevaplarını vermeye başlayalım sonra hemen Portekiz gezilecek yerleri bölge bölge listeleyelim.
PORTEKİZ’E NE ZAMAN GİDİLİR?

Portekiz, Avrupa’nın en sıcak kalpli ülkelerinden biri. Müzikleriyle, sokaklarıyla ve renkli ruhuyla insanı kendine çeken bu ülkeyi ziyaret etmek için doğru zamanı seçmek çok önemli. Peki Portekiz’e ne zaman gidilir, hangi aylarda hava en güzel olur?
Bahar: Portekiz’e Gitmek İçin En Güzel Zaman
Eğer Portekiz’i tam anlamıyla yaşamak istiyorsanız, bahar ayları sizin için biçilmiş kaftan. Nisan, Mayıs ve Haziran başı, ülkenin en canlı, en renkli dönemidir. Kıştan çıkan doğa adeta yeniden doğar; çiçekler her köşede açar, parklar ve sahiller enerjiyle dolar.
Bu dönemde hem hava 20-25°C civarında olur hem de turistik kalabalıklar henüz başlamamıştır. Yani sokaklarda rahatça gezebilir, fotoğraf çekerken kimse kadrajınıza girmez
Sonbahar Başında Huzurlu Bir Tatil
Eylül ortasından Ekim ortasına kadar olan dönem, Portekiz’de ikinci bir “altın mevsim” sayılır. Deniz hâlâ sıcak, günler uzun, ama yaz kalabalığı yavaş yavaş azalmıştır. Bu dönemde Lizbon sokakları ve Algarve sahilleri tam bir huzur cennetine dönüşür. Üstelik uçak bileti ve otel fiyatları da yaz aylarına göre daha uygundur.
Kısacası hem doğa yürüyüşü yapabilir hem de denize girebilirsiniz — “tatil mi şehir gezisi mi” ikilemini yaşamazsınız.
Haziran’da Soğuk Şaşkınlığı: Lizbon Sürprizi
Biz 5 Haziran’da Portekiz’e ayak bastığımızda hava süperdi… Ama Lizbon’da? Cidden montluk hava vardı! Yereller bile “Bu kadar soğuk olacağı aklımıza gelmezdi!” diyordu.
Bu yüzden “Sıcak ülkeye gidiyorum” deyip sweatshirt’ü valizden eksik etmeyin. Portekiz havası bazen Akdeniz’e değil, Karadeniz’e bağlayabiliyor!
Portekiz Festivalleri: Kültür, Müzik ve Coşku
Portekiz sadece güzel havasıyla değil, renkli festivalleriyle de meşhur. Eğer seyahatinizi bu dönemlere denk getirirseniz, ülkeyi bambaşka bir atmosferde deneyimlemiş olursunuz. İşte en popülerlerinden bazıları:
Santo António Festivali (Haziran – Lizbon): Lizbon’un en eğlenceli etkinliği! Sokaklarda sardalya kokusu, müzik ve dans hiç bitmiyor. Özellikle Alfama semtinde gece hayatı tavan yapıyor.
São João Festivali (Haziran – Porto): Rengarenk balonlar, havai fişekler ve geleneksel müziklerle dolu bir gece. İnsanlar sokakta plastik çekicilerle birbirine şaka yapıyor — eğlencenin doruğu!
Madeira Çiçek Festivali (Mayıs): Çiçeklerle süslenen sokaklar, kostümlü geçitler ve karnaval havası… Fotoğraf tutkunları için tam bir görsel şölen.
Sand City Fiesta : 400 ton kum sayesinde yetenekli heykeltraşların yapmış olduğu eserleri görebileceğiniz bir festivaldir. Her yıl üç kere gerçekleştiriliyor. Buradan festival tarihini kontrol edebilirsiniz.
Semana Santa Festivali : Holy Week kutlamasıdır. Aslında İspanya’nın en önemli festivallerinden biridir. Her yıl Mart-Nisan ayları içinde tüm Portekiz’de kutlanır.
Rock In Rio Festivali : Avrupa’nın en büyük rock festivallerinden olan Rock In Rio, Lizbon’da Bela Via Park’ta gerçekleşiyor. Dünyaca ünlü şarkıcıların ve dj’lerin performans sergilediği Rock In Rio kaçırılmaması gereken bir festival. Bizden demesi! Etkinlik tarihlerini bu linkten kontrol edebilirsiniz.
Özetle: Portekiz’e Gitmek İçin En Uygun Zaman
Nisan – Haziran: Ortalama sıcaklık 20-25 derece, çok kalabalık değil.
Eylül – Ekim ortası: Ortalama sıcaklık 22-26 derece, fiyatların uygun olduğu dönem.
Haziran ortası – Ağustos: Ortalama sıcaklık 28-35 derece, festival sezonu ama turist yoğunluğu fazla.
Portekiz, her mevsimde ayrı güzel ama bahar aylarında ruhunu en net şekilde hissettiriyor. Renkli sokaklar, sıcacık insanlar, mis gibi deniz havası… Ama ne olur, yanınıza bir ince mont veya sweatshirt almayı unutmayın. Lizbon rüzgârı “ben şaka yapmam” diyor.
PORTEKİZ NEREDE, NASIL GİDİLİR?

Portekiz, Avrupa kıtasında, İber Yarımadası’nın batı ucunda yer alan küçük ama bir o kadar da karakterli bir ülke. Tek kara komşusu İspanya, ama ruhu bambaşka: Renkli evleri, deniz kokan sokakları, fado müziği ve pastel de nata’sı ile kendi dünyasında bir yıldız.
Yaklaşık 91.470 km² yüzölçümüyle, dünyanın 111. büyük ülkesi olan Portekiz, “küçük ülke, büyük deneyim” mottosunu tam anlamıyla yaşatıyor.
✈️İstanbul’dan Portekiz’e Ulaşım
Türkiye’den Portekiz’e gitmek sandığın kadar karmaşık değil. İstanbul Havalimanı’ndan (IST) hem Lizbon’a hem de Porto’ya (Oporto) direkt uçuşlar bulunuyor. Uçuş süresi ortalama 4 saat 55 dakika — Netflix’te iki film, bir atıştırmalık, bir de kahveyle hoop, Avrupa’nın batı ucundasın!
Bizim Rota: Lizbon’dan Porto’ya Yol Macerası
Biz biletimizi gidiş-dönüş Lizbon olarak aldık. Lizbon’a varınca hemen bir araç kiraladık ve kuzeye doğru, Porto’ya kadar harika bir road trip yaptık. Deniz kenarındaki kasabalardan geçerken, “şurada da duralım mı?” diye diye yol uzadıkça uzadı — ama pişman mıyız? Asla!
Lizbon’dan Porto’ya arabayla yaklaşık 3 saat sürüyor (yaklaşık 310 km). Yol boyunca Obidos, Nazare, Aveiro gibi küçük ama efsane şehirler seni bekliyor. Yani “Portekiz sadece Lizbon ve Porto’dan ibaret” diyenlere asla inanma.
✈️✈️Alternatif: Çoklu Uçuş ile Zaman Kazan
Eğer “git-gel yapmaya üşeniyorum” diyorsan, çoklu uçuş bileti seçeneğini düşün. Yani, Lizbon gidiş – Porto dönüş (ya da tam tersi). Bu sayede arabayla yukarı çıktığında geri dönmek zorunda kalmazsın.
Araba kiralayacaksan da merak etme: Aracını Lizbon Havalimanı’ndan alıp Porto Havalimanı’nda teslim edebilirsin (ya da tam tersi). Portekiz’de araç kiralama sistemi oldukça esnek; tek yön kiralama farkı genelde çok küçük oluyor.
Endülüs + Portekiz Kombosu: Double Tatil
Hazır oralara gitmişken İspanya’nın güneyini de gezsem fena mı olur?” diyorsan, Endülüs rotası tam sana göre! Portekiz ile İspanya sınırı birbirine oldukça yakın, özellikle Sevilla, Malaga ve Madrid şehirlerinden geçiş çok kolay.
Ulaşım Mesafeleri ve Süreleri
| Rota | Ulaşım Türü | Süre | Tahmini Ücret |
|---|---|---|---|
| Sevilla → Porto | Uçuş yok | – | – |
| Sevilla → Lizbon | Otobüs: 6,5 saat / Uçak: 1 saat 10 dk | 16 – 40 € | |
| Madrid → Porto | Otobüs: 10-15 saat / Uçak: 1 saat 20 dk | 45 – 100 € | |
| Madrid → Lizbon | Otobüs: 8 saat / Uçak: 1 saat 20 dk | 18 €+ |
Uçak biletleri genelde uygun oluyor ama eğer İspanya tarafında birkaç gün geçireceksen, FlixBus ya da ALSA otobüsleriyle geçmek çok pratik.
PORTEKİZ’DE ARABA KİRALAMAK
Portekiz’e gitmeden önce hiç düşünmeden araba kiralamaya karar verdik. Portekiz turumuz boyunca oradan oraya gidip fazla yer görmek istediğimiz için toplu ulaşımla vakit kaybetmek istemedik. Toplam 4 günlük araç kirası için 91 Euro ödeme yaptık.

Bu ödemeye tam korumalı sigorta dahil değil. Tam koruma satın almadık. Avrupa ülkelerinde araba kiralamanın tek sıkıntısı otopark. Biz araba kiralayacağımız için özellikle otel çevresinde park yeri olan otelleri tercih ettik. Bir de gideceğimiz şehirlerde nerelerde otopark var hepsinin listesini önceden çıkarıp harita üzerinde pinledik.
Lizbon’dan ilk vardığımız gün arabayı kiralayıp kuzeye kadar çıktık. Ve Lizbon’a geri döndüğümüz gün direk havalimanına gidip aracı teslim ettik. Çünkü araba Lizbon’da gerçekten eziyetten başka bir şey değil. Hem şehir için toplu ulaşımın olması hem de yürünebilir bir şehir olduğundan arabanın bize yük olmasını istemedik. Ama Lizbon dışında genel olarak araba kiralamanızı öneririz.
PORTEKİZ’DE GEZİLECEK YERLER

Portekiz küçük bir ülke olabilir ama gezilecek yerler listesi koca bir haftaya sığmaz.
Denizi, tarihi şehirleri, köyleri, manzaraları derken insan “biraz daha kalayım” diyor.
Biz de Portekiz’e gideceklere rehberi daha anlaşılır kılmak için ülkeyi üç ana bölgeye ayırdık:
Merkez Portekiz, Kuzey Portekiz ve Algarve. Bir de tabii ki “kalbin ritmini artıran” başkent Lizbon ve çevresi var
Merkez Portekiz Gezilecek Yerler
Merkez bölge, ülkenin ruhunu yansıtan yerlerin başında geliyor. Hem tarih var hem de doğa… Yani “gezdim ama sıkıldım” deme ihtimali sıfır.
- Batalha: Gotik mimarisiyle ünlü Batalha Manastırı, UNESCO Dünya Mirası listesinde.
- Coimbra: Avrupa’nın en eski üniversitelerinden birine ev sahipliği yapıyor.
Üniversite kütüphanesi (Biblioteca Joanina) Harry Potter filmlerinden fırlamış gibi! - Fátima: Katolik dünyasının önemli hac merkezlerinden biri. Sessiz, huzurlu bir atmosferi var.
- Castelo Branco: Taş evleri ve geleneksel ipek işlemeleriyle ünlü.
- Piódão: Mavi kapılı taş evleriyle masal köyü gibi. Fotoğrafçılar için cennet.
- Leiria: Şirin sokakları ve kaleye bakan manzarasıyla tatlı bir mola noktası.
- Óbidos: Renkli evleriyle çevrili surların içindeki orta çağ kasabası.
- Bonus: Çikolata kadehte servis edilen Ginja likörünü mutlaka dene!
- Peniche: Sörfçülerin gözdesi! Atlantik dalgaları burada ciddiye alınıyor.
Lizbon ve Çevresinde Gezilecek Yerler
Portekiz’in başkenti Lizbon, pastel renkli evleri, tramvayları ve Atlantik’e bakan tepeleriyle efsane bir şehir.
Ama sadece Lizbon merkezine takılıp kalmak büyük hata olur. Şehrin çevresinde de keşfedilecek harika yerler var.
- Cascais: Eski bir balıkçı kasabası ama artık tam bir sahil kasabası cenneti. Sahilde yürürken “keşke burada yaşasam” hissi garanti.
- Sintra: Burası masal diyarı. Pena Sarayı’nın renkleriyle bile aşk yaşarsın. Tepenin zirvesinden manzara zaten “Instagram highlight’lık”.
Kuzey Portekiz Gezilecek Yerler
Kuzey, Portekiz’in tarih kokan tarafı. Daha sakin, daha otantik ve daha “yerel” bir atmosferi var.
Sokaklarında yaşlı amcalar domino oynarken, uzaktan bir Fado sesi gelir…
Yani, romantizm seviyesini maksimuma çıkar!
- Aveiro: “Portekiz’in Venedik’i” olarak bilinir. Rengarenk tekneler (moliceiro) ile kanallar arasında gezebilirsin.
- Porto: Meşhur Porto şarabının doğduğu şehir. Ribeira bölgesinde gün batımını izlemek hayatında unutamayacağın bir an olur.
- Guimarães: “Portekiz’in doğduğu şehir” olarak bilinir. Orta Çağ kalesi ve tarihi merkezi görülmeye değer.
Algarve: Portekiz’in Tatil Cenneti
Portekiz’in güney ucu, tamamen başka bir dünya. Burada deniz bir tık daha mavi, sahiller bir tık daha büyüleyici. Sörfçüler, doğaseverler ve yaz kaçkınları için ideal rota.
- Alte: Sessiz, doğayla iç içe bir köy. Rahatlamak istiyorsan birebir.
- Sagres: Avrupa kıtasının en batı ucuna yakın. Deniz feneri manzarası büyüleyici.
- Silves: Eski bir Arap kenti. Kalesi hâlâ dimdik ayakta.
- Tavira: Dar sokakları, beyaz evleri ve romantik köprüleriyle film sahnesi gibi.
Bizim Rota
Biz bu şehir ve kasabalar arasından şu noktaları ziyaret ettik: Batalha, Coimbra, Fátima, Óbidos, Cascais, Sintra, Aveiro, Porto ve Lizbon. Yani hem kültür hem doğa hem de şehir keyfini harmanlayan bir rotaydı. Gerçekten Portekiz’in özünü hissettiren bir yolculuktu. Her şehir, farklı bir hikâye anlatıyor — tek kelimeyle “çok yönlü bir ülke”.
LİZBON

Lizbon… Portekiz’in başkenti, ama aynı zamanda ülkenin ruhu. O kadar karakterli bir şehir ki, ilk gün “eh fena değilmiş” diyorsun, ikinci gün “burada yaşanır ya” diyorsun, üçüncü gün “ev mi tutsam acaba” noktasına geliyorsun.
Burası öyle bir şehir ki, geçmişle bugünü kol kola yürütüyor. Bir yanda denizcilerin, kaşiflerin hikâyeleri; diğer yanda kahvesini yudumlayan gençler, duvarları boyayan sokak sanatçıları… Hani bazı şehirler seni yorar ama Lizbon seni “sarhoş etmeden sarhoş eder.” Enerjisi yüksek, havası güzel, insanı samimi.
Atlantik’in Başkenti:
Lizbon’u özel yapan şey sadece manzarası değil, hikâyeleri. Düşünsene, Vasco da Gama, Magellan gibi adamlar “yeni dünyayı keşfedelim” diyip buradan yola çıkmış. Şehir tam anlamıyla Avrupa’nın Atlantik’e açılan kapısı. Bugün bile kıyıya inince o rüzgârın içinde o eski “keşif kokusu” var. O yüzden tarihe merakın varsa Lizbon seni anında içine çekiyor. Ama sakın ha “bir günde gezerim” deme!Bu şehre en az iki dolu gün ayırmak şart. Çünkü Lizbon öyle “koşturmalık” bir şehir değil, daha çok “otur bir nefes al, sonra devam et” kafasında. Yokuşlar bol, ama her tepenin sonunda seni mest edecek bir manzara bekliyor. Santa Luzia Tepesi’nden şehre bakarken “evet ya, kartpostalın içindeyim şu an” diyorsun.
Lizbon’un Sesi: Fado ve Sokakların Ritmi
Lizbon sokaklarında yürürken uzaktan bir gitar sesi duyarsın. Bir kadın sesi gelir, içli, derin, biraz hüzünlü… İşte o, Fado. Bu şehir, müziğiyle bile duygularını konuşturuyor. Bazen bir barda oturup sadece Fado dinlemek bile tüm günü anlamlı kılabiliyor.
Alfama bölgesine gidersen o ruhu en saf haliyle hissedersin.Daracık taş sokaklar, duvarlara asılmış çamaşırlar, açık pencereden gelen kahkaha sesi…Burada zaman biraz yavaş akıyor. Lizbon’u yaşamak istiyorsan, acele etmeyeceksin.
Lizbon deyince akla gelen o meşhur sarı tramvaylar var ya… Onlar gerçekten de şehrin kalbinde bir nostalji treni gibi geziyor. Bir tramvaya atlayıp rastgele bir rotaya git, şehrin sana kendini anlatmasına izin ver. Yolda bir pastane göreceksin — “Pastel de Nata” denilen küçük tatlıyı orada mutlaka dene. Kreması çıtır hamurla buluşuyor, üstüne tarçın serpiştiriyorsun… İlk ısırıkta “bu neymiş böyle!” tepkisini garantiliyorum.
Bizim için Lizbon, Porto’dan sonra “kalbimizi ikinci kez çalan” şehir oldu. Roma gibi tarihi, Paris gibi romantik ama çok daha samimi ve sıcak. İnsanları seni yabancı gibi görmüyor, gülümsüyor, yol tarif ederken sohbet ediyor. Yani Lizbon sadece gezilecek bir yer değil; yaşanacak bir deneyim. Eğer Avrupa’da hem denizi, hem tarihi, hem de enerjiyi bir arada bulmak istiyorsanız Lizbon tam sizlik.
Lizbon gezilecek yerler yazımızı okuyarak Lizbon hakkında merak ettiğiniz her şeyi öğrenebilirsiniz.
SİNTRA
Sintra… Portekiz’in en romantik, en büyüleyici şehirlerinden biri. Lizbon’a sadece 40 dakika uzaklıkta ama sanki bambaşka bir dünyaya gidiyorsun. Kimi masal diyor, kimi rüya, kimi de “hayal ve mimarinin buluştuğu yer.” Kısacası Sintra, “Pena Sarayı’nı gezip dönerim” diyerek geçiştirilecek bir yer değil — bu şehir bir gün değil, bir his.
Bizim tavsiyemiz: acele etme. Sintra’nın taş sokaklarında biraz kaybol, orman kokusunu içine çek, sonra bir saraya gir, sonra bir bahçede kahveni yudumla. Çünkü burası Portekiz’in kalbinde gizli bir zaman kapsülü gibi.
Sintra’da Gezilecek Yerler
Pena Sarayı-Masallar Gerçek Oluyor: 1995 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmış saray 2000 hektarlık engebeli alan üzerine inşa edilmiştir. İlk olarak manastır olarak yapılmış ve 1755 yılında gerçekleşen ve Lizbon’u yerle bir eden deprem sonucu manastır da harabeye dönüşmüştür. 1838 yılında Kral II.Ferdinand’ın manastırı ve çevresini düzenlemesiyle saray inşa edilmiştir. Kendine has mimarisi olan saray sadece mimari özelliği ile değil aynı zamanda renkli duvarları ile de masalsı bir saray görüntüsüyle ziyaretçi çekmeyi başarmaktadır.
Giriş ücreti : 13€, Bilet fiyatlarını Pena Palace resmi sayfasından satın alabilirsiniz.
Quinta da Regaleira: ena’dan sadece birkaç kilometre ötede, Sintra’nın en büyüleyici yerlerinden biri. Buradaki bahçede yer alan “ters kule” ya da diğer adıyla Inverted Tower, gerçekten görülmeye değer. Yerin altına doğru inen bu spiral yapı 27 metre derinliğinde. Kuyuya inerken taş duvarlar arasında yankılanan sesin bile ürpertici. Freemason sembolleri, gizli geçitler, mitolojik detaylar derken kendini bir “Da Vinci Şifresi” filmindeymiş gibi hissediyorsun
Giriş ücreti : 2025 güncel fiyatı 16€
Ulusal Sarayı – Palacio Nacional de Sintra: Mağribilerin İber Yarımadasında hüküm sürdüğü döneme uzanan tarihi ile saray bugün Unesco mirası listesindedir. Ardından Portekizlilerin Lizbon’u almasıyla kraliyete geçen sarayda değişiklikler yapılmıştır. İslam mimarisini görmek isterseniz girmenizi tavsiye edeceğimiz bir yerdir.
Giriş ücreti 10€
Mouros Kalesi – Castelo Dos Mouros: 9.üzyılda şehri savunmak için inşa edilmiş bu kale, artık en güzel manzara noktalarından biri. Taş duvarların üstünde yürürken bir yanda okyanus, bir yanda orman, bir yanda Sintra’nın o renkli çatıları… Tarihi hissetmek isteyenler için harika bir durak.
Giriş ücreti : 12€, biletinizi online bu sayfadan satın alabilirsiniz.
Monserrate Sarayı: Gotik, Arap ve Hint mimarisinin aynı binada buluştuğunu düşün — işte Monserrate Sarayı tam olarak öyle bir yer. Sarayın içi kadar bahçesi de nefes kesici. Binbir çeşit bitkiyle dolu devasa bir botanik bahçesi gibi. Sessiz, huzurlu, şiir gibi bir atmosfer.
Sintra’daki tüm güncel müze giriş ücretlerini bu linkten öğrenebilirsiniz.
Roca Burnu – Cabo da Roca: Sintra’ya kadar gelmişken Avrupa’nın en batı ucuna uğramamazlık etmeyin. Yukarıda araba kiralamadan bahsetmiştik. İşte araba kiralama bu gibi yerlere ziyaret edecekseniz çok kurtarıcı bir seçenek oluyor. Çok geniş bir otoparkı olduğu için de park sıkıntısı yaşanmayacak bir yer.
İsterseniz Avrupa’nın en batı ucuna geldiğinize dair kendinize sertifika düzenletebilirsiniz. Biz Asya kıtasının en batı noktası olan Babakale’den bu sertifikamızı alıp bir yerlere sokuşturduğumuz için yine aynı şeyi yaparız diye almadık. Ama hani hatıra olsun derseniz sertifika alabileceğinizi bilin!
Ulaşım: Cabo da Roca’ya gitmek için Sintra tren istasyonun hemen sağ tarafında kalan otobüs durağından her 30 dakikada bir kalkan 403 numaralı otobüs ile 40 dakikalık yolculuk sonucu Cabo da Roca’ya varabilirsiniz. Otobüs 8:40 – 20:40 arası hizmet etmektedir.
Azenhos Do Mar: Sintra’dan 12 km uzaklıkta, sahil yamacına kurulmuş minicik bir kasaba. Ama inan, Portekiz’de gördüğümüz en etkileyici yerlerden biri. Evler kayalıklara dizilmiş, aşağıda küçük bir plaj ve birkaç şık restoran var. Akşamüstü otur, denize karşı deniz mahsullü bir tabak söyle, yanında da beyaz şarap… Hayat o an duruyor. Eğer Portekiz’de araba kiraladıysan, kuzey-güney rotanda mutlaka buraya uğra. Gerçek anlamda “keşfedilmemiş hazine.”

Lizbon’dan Sintra’ya Nasıl Gidilir?
Sintra’ya ulaşım çok kolay. Lizbon Rossio Tren İstasyonu’ndan her 30 dakikada bir tren kalkıyor ve yaklaşık 40 dakikada Sintra’ya varıyor. Biletini istasyondan veya online platformlardan kolayca alabilirsin. Tren istasyonuna vardığında merkez yürüyüş mesafesinde, ama saraylara gitmek için istersen otobüs tercih edebilirsin. Ulaşım haritalarını ve sefer saatlerini bu linkten kontrol edebilirsiniz.
CASCAIS

Lizbon’un hemen batısında, Atlantik’in kıyısına kurulmuş küçük bir sahil kasabası düşün… Rüzgarın deniz kokusunu getirdiği, dar sokakların palmiyelere açıldığı, balık restoranlarının her akşam dolduğu bir yer. İşte orası Cascais. Sintra’ya sadece 17 km uzaklıkta, yani arabayla 20-25 dakikada ulaşılabiliyor. Hatta Lizbon’dan günübirlik bile gidilebilir. Ama bizce Cascais’e sadece “uğranacak” bir yer gözüyle bakmak haksızlık olur — çünkü burası Portekiz’in en tatlı mola noktalarından biri.
Cascais tam anlamıyla bir yaz kasabası. Bembeyaz evler, renkli panjurlar, denize bakan kafe masaları… Güneş vurunca her şey altın rengine bürünüyor. Sabah kahveni deniz kenarında iç, öğlen sokaklarda dolaş, akşam da sahilde balık ye. Basit ama mükemmel. Eskiden balıkçı köyü olan Cascais, zamanla Lizbonluların hafta sonu kaçamağı haline gelmiş. Yani hem şehir havasını taşıyor, hem de deniz tatilinin rahatlığını. Tam denge bu işte.
Deniz için çok uzağa gitmene gerek yok çünkü Cascais’in merkezinde bile denize girebileceğin plajlar var. Ve hepsi birbirine yürüyüş mesafesinde!
- Praia da Ribeira de Cascais: Kasabanın kalbinde, sahil boyunca uzanan en popüler kumsal. Sular genelde sakin, şehir manzaralı deniz keyfi sevenler için ideal.
- Praia da Conceição: Biraz daha geniş ve turistik, çevresinde restoran ve kafeler dolu. Şezlong, duş, tuvalet gibi imkânlar mevcut.
- Praia da Rainha: Küçük ama çok romantik bir koy. Deniz tertemiz, manzarası kartpostal gibi. Özellikle gün batımı burada efsane.
Suyun biraz serin olduğunu söyleyelim, ama o tuzlu Atlantik havası o kadar ferahlatıcı ki — girdikten sonra insanın çıkası gelmiyor.
Cascais’te yapılacak en klasik şeylerden biri, taze balık yemek. Limana yakın restoranlarda sabah tutulan balıklar akşam sofrada oluyor. Izgara sardalya, kalamar, midye, ne ararsan var. Üstelik manzara bonus. Bir tabak deniz mahsulü, bir kadeh beyaz şarap, fonda dalga sesi… O an “tamam, tatil bu işte” diyorsun.
Tavsiyemiz: Cascais’i Sintra gezine dahil edebilirsin. Sabah Sintra’da sarayları gez, öğleden sonra arabayla 20 dakikada Cascais’e geç, akşam deniz kenarında balığını ye.
Yani hem doğa, hem tarih, hem deniz… Tek günde üç keyif!
PORTO

Portekiz’de en beğendiğim yer derseniz, cevabım hiç düşünmeden Porto olurdu. Herkesin aklında aynı soru vardır: “Porto mu, Lizbon mu?” Bizim için cevap net — kesinlikle Porto. Lizbon büyük, kalabalık ve enerjik; Porto ise daha küçük, daha sıcak, daha samimi. Şehre ilk adım attığında bile o farkı hissediyorsun.
Biz ilk gördüğümüzde, Douro Nehri’nin üzerindeki köprüye bakarken “burası resmen Sirkeci’den Galata’ya bakmak gibi” dedik. O kadar tanıdık, o kadar içten. Dar sokakları, renkli evleri, nehri kesen köprüleriyle Porto tam bir film sahnesi gibi. İki gün boyunca bu şehri yürüyerek gezmek en güzeli; çünkü her köşesinde ayrı bir hikâye gizli. Porto küçük olabilir ama etkisi büyük — burada zaman yavaşlıyor, şehir seni hemen içine alıyor.
Porto Gezilecek Yerler yazımızda Porto hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Yazımızı okuduktan sonra niye çok sevdiğimizi anlayacaksınız 😉
PORTEKİZ’İN VENEDİK’İ AVEIRO

Portekiz’in en tatlı sürprizlerinden biriyle tanışın: Aveiro! Küçük ama karakteri kocaman bir kasaba burası. Etrafını saran kanalları, rengarenk gondolları, tuz tarlaları ve sahil kenarındaki pastel renkli evleriyle tam bir “minik Venedik.” Lizbon ya da Porto kadar büyük değil ama inan, enerjisi onlardan eksik kalmıyor. Sokaklarında dolaşırken hem tarih, hem sanat, hem de deniz kokusunu aynı anda hissediyorsun.
Aveiro’yu özel kılan şey, şehir içinden geçen kanallar ve üzerinde süzülen rengarenk tekneler: Moliceiros! İtalyan gondollarına benziyorlar ama çok daha renkli ve canlılar. Her biri el boyaması desenlerle süslenmiş — kiminde aşk hikâyeleri, kiminde denizciler, kiminde efsaneler anlatılıyor.
Tekneye binip kanallar arasında küçük bir tur yapmak Aveiro’da yapılacak en keyifli şeylerden biri. Suların üzerinde süzülürken bir yanda mavi beyaz seramiklerle kaplı evler, diğer yanda köprülerin altından geçen ışıklar… tam bir açık hava tablosu gibi.
Aveiro sadece görsel olarak değil, doğal kaynaklarıyla da ünlü. Şehrin hemen yanında bulunan tuz tarlaları, yüzyıllardır bölgenin simgesi. Bugün bu bölgede hem üretim yapılıyor hem de “tuz spa”larıyla ziyaretçilere doğal cilt bakımı deneyimi sunuluyor. Tuz havuzlarında dinlenmek cildi yumuşatıyor, üstelik atmosferi inanılmaz huzurlu. Yani hem doğal hem “insta-friendly.”
Şehrin merkezine yürüdüğünde hemen fark ediyorsun — binaların çoğu Art Nouveau mimarisiyle süslenmiş. Cam işlemeler, kıvrımlı demir detaylar, pastel renkli cepheler… Bu tarz, Aveiro’ya zarif bir Avrupa şıklığı katıyor. Fotoğraf çekmeyi seviyorsan, burası tam bir görsel şölen
Portekiz’in meşhur mavi-beyaz azulejo çinileri Aveiro’da da kendini fazlasıyla gösteriyor. Evin duvarından tren istasyonuna kadar nereye baksan bu el yapımı seramiklerle karşılaşıyorsun. Her biri ayrı bir hikâye anlatıyor; kiminin üstünde deniz, kimininkinde tarih sahneleri var. Yani Aveiro’da yürürken aslında bir “seramik galerisinin” içinde dolaşıyorsun.
Aveiro’nun hemen birkaç kilometre uzağında bir sahil kasabası var: Costa Nova. Burası fotoğraf tutkunlarının favorisi! Sıra sıra dizilmiş, dikine boyanmış kırmızı, sarı, mavi çizgili evler..Hepsi pastel tonlarda ve o kadar fotojenik ki, nereye baksan “kartpostal karesi” gibi. Deniz kenarında yürüyüş yap, bir kahve iç, arka planda Atlantik’in sesini dinle. Tam bir “Portekiz’de huzur” sahnesi.
Aveiro’da Yapılacak Şeyler
- Moliceiros tekneleriyle kanal turu yap.
- Tuz spa’sında doğal bakımın keyfini çıkar.
- Şehir merkezinde Art Nouveau mimarisinin peşine düş.
- Mavi-beyaz çinilerle kaplı sokaklarda dolaş.
- Costa Nova’ya uğra ve o ikonik renkli evlerin önünde bol bol fotoğraf çek.
COIMBRA

Mondego Nehri kıyısına kurulmuş, huzurlu, tarih kokan bir şehir düşün… Her köşesinden gençlik enerjisi taşsın, sabah kahvesi kokusu akşam gitar sesine karışsın. İşte karşınızda Coimbra! Burası Portekiz’in eski başkenti ama hâlâ entelektüel kalbi.
12. ve 13. yüzyıllarda ülkenin yönetim merkezi olan Coimbra, bugün öğrencileriyle yaşayan, sokaklarında özgür ruhlu bir atmosfer taşıyan bir şehir. Şehre girdiğin anda hissediyorsun: burası dingin, zarif ve bir o kadar canlı.
Coimbra Üniversitesi: 1290 yılında kurulan Coimbra Üniversitesi, ülkenin en eski, dünyanın da en köklü üniversitelerinden biri. Şehirle öylesine bütünleşmiş ki, adeta Coimbra’nın kalbi burada atıyor. Kampüsün içi tarih kokuyor; eski fakülte binaları, taş avlular, büyük merdivenler… Öğrenciler geleneksel siyah pelerinleriyle (Harry Potter havası resmen!) kampüsün içinde yürüyünce, kendini bir film setinde hissediyorsun. Bu üniversiteden pek çok ünlü isim çıkmış ama asıl yıldızlarından biri hiç şüphesiz Biblioteca Joanina.
Biblioteca Joanina: Kütüphane dediğin genelde sessizdir ama Biblioteca Joanina büyüsüyle seni konuşturur. The Telegraph tarafından “dünyanın en muhteşem kütüphanelerinden biri”, Flavorwire tarafından da “dünyanın en güzel kütüphanesi” seçilmiş. Ve bunu fazlasıyla hak ediyor.
Barok tarzda inşa edilen yapı, oymalı ahşap rafları, altın yaldızlı süslemeleri ve tavandaki tavan freskleriyle adeta bir sanat eseri. İçeride yaklaşık 300.000 eski kitap bulunuyor. Burası sadece bir kütüphane değil, sanki zamanın durduğu bir mabet. Gerçekten “kitap kokusunun” büyüsüne kapılmamak imkânsız.
Coimbra’da Gezilecek Diğer Yerler
Coimbra sadece üniversiteden ibaret değil. Şehrin tarihi merkezi, katedralleri ve manastırlarıyla baştan sona keşif dolu.
- Baixa Bölgesi: Şehrin en hareketli kısmı. Küçük butikler, kafeler, müzik sesleriyle dolu sokaklar…
- Igreja de Santa Cruz: Portekiz’in kurucusu Kral I. Afonso Henriques’in mezarının bulunduğu manastır.
- Eski ve Yeni Katedral: Birinde Orta Çağ’ın izleri, diğerinde Barok dokular… İkisi de görülmeye değer.
- Santa Clara-a-Velha & Santa Clara-a-Nova: Nehir kenarında yer alan iki manastır, sessizliğiyle büyülüyor.
- Jardim Quinta das Lágrimas: Efsanelere konu olmuş romantik bir bahçe. Hikayeye göre Pedro ve Inês’in aşkı burada yaşanmış.
Coimbra’da Yeme-İçme Önerileri
Coimbra sadece kültürel değil, gastronomik anlamda da dolu dolu bir şehir. Küçük restoranlarda ev yemekleri tadında lezzetler bulmak mümkün.
Tavsiyelerimiz:
- A Cozinha de Maria: Ev yapımı tatlar, sıcak ortam.
- Santa Cruz Café: Hem tarihi hem keyifli. Sabah kahvesi için ideal.
- O Convento Restaurant: Geleneksel Portekiz mutfağını denemek isteyenlere birebir.
- Zé Manel dos Ossos: Lokallerin favorisi. Masalar küçük ama lezzet büyük!
FATIMA

Portekiz denince akla genelde 3F gelir: Fado, Futbol ve Fatima. Bazıları üçüncü “F”yi Fiesta (festival) olarak sayar ama Portekizlilere göre bu üçlünün son halkası tartışmasız Fatima’dır. Çünkü burası, sadece Portekiz’in değil, tüm Katolik dünyasının en kutsal yerlerinden biri.
Portekiz kültürünü anlamak istiyorsan önce Fado’yu anlamalısın. Fado, adeta ülkenin ruhu. Bir tür hüzünlü halk müziği ama kelimelere sığmayacak kadar duygusal. Eskiden denizciler sefere çıkarken, geride kalan kadınlar onların ardından Fado söylerdi. Zamanla bu müzik sadece alt sınıfın değil, herkesin ortak duygusu haline geldi. Bugün Lizbon’a giden her turistin yaptığı ilk şeylerden biri, bir Fado gecesine katılmak.
Küçük bir barda, loş ışıkta, mikrofon bile kullanmadan söylenen o şarkıyı duyduğunda, Portekiz’in kalp atışını hissediyorsun. Gerçekten etkileyici.
Fatima, Lizbon’un yaklaşık 130 km kuzeyinde, küçük ama dünyaca ünlü bir kasaba. Burası Portekiz’in dini kalbi. Her yıl milyonlarca Katolik hacı, dua etmek ve adak adamak için buraya geliyor.
Ama bu şehrin hikayesi çok eskilere dayanıyor. Her şey 13 Mayıs 1917 tarihinde başlıyor… Aljustrel köyü yakınlarında üç küçük çoban çocuk — Lúcia, Francisco ve Jacinta — koyunlarını otlatırken aniden başlayan bir yağmurdan kaçıp bir meşe ağacının altına sığınıyorlar. Tam o sırada ağacın üstünde bir ışık beliriyor. Ve o ışığın içinden Meryem Ana onlara görünüyor. Meryem Ana çocuklara burada bir kilise yapılmasını söylüyor. Tabii çocuklar köye dönüp anlattıklarında kimse inanmıyor. Ama sonrasında kehanetler, yeniden görümler derken olay tüm dünyada yankı buluyor.
Bugün bu olayın geçtiği yerde devasa bir bazilika bulunuyor. Yaklaşık 1 milyon kişinin toplanabildiği bir meydan, Meryem Ana’nın göründüğü noktada yapılmış şapel (Papel) ve o üç çocuğun mezarları ziyaret edilebiliyor.
Burası öyle bir yer ki, inançlı olsan da olmasan da o sessizlik, o atmosfer insanı etkiliyor. Kimi dua ediyor, kimi mum yakıyor, kimi sadece izliyor. Ama herkesin yüzünde aynı dinginlik var.
Biz Fatima’ya yol üstü uğradık, çünkü rotamız Coimbra’dan Lizbon’a doğruydu. Şehre girer girmez o sakinliği hissediyorsun. Bembeyaz binalar, geniş meydan, uzaktan yankılanan kilise çanları… Ziyaret etmek tamamen kişisel bir tercih; biz içeri girmedik ama çevresinde dolaşıp atmosferi solumak bile oldukça etkileyiciydi. Kutsal bir mekân olmasının ötesinde, burası Portekiz halkının inancına ve kültürüne tanıklık etmenin en saf hali. O yüzden yolun düşerse — ister inanç turizmi için, ister meraktan — uğramaya değer.
OBIDOS

Portekiz’de “en güzel köy” deseler, ben hiç düşünmeden Obidos deriz. Burası öyle sıradan bir köy değil; zamanda yolculuk yaptıran, kale duvarlarıyla çevrili, bembeyaz evleriyle göz kamaştıran bir masal kasabası.
Obidos’un Hikayesi: Obidos, Portekiz’in en iyi korunmuş kale şehirlerinden biri.
Tarihi Romalılar’a kadar uzanıyor. Ardından Vizigotlar ve Araplar hüküm sürmüş. Ama asıl dönüm noktası, şehrin Kral II. Afonso tarafından eşi Kraliçe Urraca’ya hediye edilmesiyle başlıyor. Evet, yanlış duymadın — koca bir şehir, kraliçeye düğün hediyesi olarak verilmiş! O günden sonra Obidos “Kraliçelerin Şehri” olarak anılmaya başlamış.
Obidos’un içine adım attığında zaman yavaşlıyor. Daracık Arnavut kaldırımlı sokaklar, beyaz evlerin duvarlarına asılmış sardunyalar, her köşede el işi seramikler, minik dükkanlar… Her adımda fotoğraf çekmek istiyorsun çünkü şehir tam anlamıyla kartpostal gibi.
Burası küçük bir yer ama enerjisi büyük. Bir tur otobüsünden inip “2 saat yeter” diyenleri anlıyorum ama biz öyle yapmadık. Yoldan geçerken uğramak yerine bu güzel kasabada bir gece kalmaya karar verdik. Ve iyi ki de kalmışız. Akşam olduğunda gündüzün kalabalığı dağılıyor, şehir sessizliğe bürünüyor. O zaman anlıyorsun ki Obidos’un asıl büyüsü gecede gizli.
Obidos’ta Ne Yapılır?
Aslında burada “şuraya mutlaka gidin” diyeceğimiz özel bir nokta yok — çünkü şehrin kendisi zaten bir açık hava müzesi. Kalenin kapısından girip sokaklarda dolaşman yeterli. Zaten farkına bile varmadan şehrin kalbine ulaşmış oluyorsun. Kale duvarlarının üstüne çıkıp manzaraya bakmak da ayrı bir keyif. Yukarıdan baktığında kırmızı kiremitli çatılar ve yeşil vadiler birleşiyor, Portekiz’in o huzurlu ruhu tüm şehri sarıyor.
Ne Kadar Zaman Ayırmalı?
Obidos küçük bir kasaba. Sakin sakin gezersen 2-3 saat içinde tamamını görebilirsin. Ama geceyi burada geçirmek bambaşka bir deneyim. Gün batımında kale duvarları turuncuya dönerken, şarap kokusu sokaklara karışıyor, sessizlik sadece rüzgarla bozuluyor. İşte o an gerçekten “Portekiz’deyim” diyorsun.
Küçük Tavsiye: Obidos’un meşhur içkisi Ginja (vişne likörü) mutlaka denemelisin. Genelde çikolata kadehinde servis ediliyor, küçük ama etkileyici bir lezzet. Sokaklarda küçük tezgâhlarda bulabilirsin — fotoğraf çek, tadını çıkar, anı olarak aklında kalsın.
Obidos, Portekiz’in sessiz ama etkileyici yüzü. Küçücük ama tarih dolu, turistik ama ruhunu kaybetmemiş bir yer. Ne uzun planlara gerek var ne kalabalık listelere… Sadece yürümek, hissetmek ve o atmosferin içine karışmak yeter. Eğer Portekiz rotanda biraz huzur, biraz tarih, biraz da romantizm olsun diyorsanız, Obidos’a mutlaka uğramalısınız. Belki bir gece kalırsınız, belki sadece birkaç saat — ama kesin olan bir şey var: Obidos sizi etkileyecek.
ALGARVE
Portekiz’in güneyinde, güneşin hiç eksik olmadığı, denizin her tonunun parladığı bir bölge var: Algarve. Burası sadece Portekiz’in değil, tüm Avrupa’nın yaz tatili klasiği. Birbirinden güzel kumsalları, gizli koyları, sarp kayalıkları ve altın rengi kumlarıyla tam anlamıyla “Avrupa’nın gizli Akdeniz’i.”
Algarve; hem doğa, hem macera, hem de huzur sevenleri kendine aşık eden bir bölge. Sörfçüler sabah erken saatlerde dalgalarla yarışıyor, gezginler kayalıkların tepesinden okyanusu izliyor, romantik çiftler ise gün batımında plajda şarap açıyor… Kısacası herkesin kendi hikayesi var burada.
Ponta da Piedade: Algarve’nin belki de en ünlü manzarası burada. Ponta da Piedade, rüzgar ve dalgaların milyonlarca yılda oyduğu muhteşem kaya oluşumlarıyla tanınıyor. Kayalıklardan denizin üzerine bakınca, suyun maviyle yeşil arasında dans ettiğini görüyorsun. İstersen yürüyüş rotasında keşfedebilirsin, istersen küçük teknelerle mağaraların içine kadar girebilirsin. Fotoğraf tutkunları için tam bir açık hava stüdyosu.
Praia do Camilo – Portekiz’in Kaputaş’ı: Eğer Türkiye’den gelen biriysen, buraya indiğinde “burası resmen Kaputaş Plajı’nın kuzeni!” diyorsun. Altın renkli kayalıklar arasında saklı, 225 basamakla inilen küçük bir cennet. Deniz o kadar berrak ki, dalgaların arasında balıkları görebiliyorsun. Küçük ama atmosferi büyüleyici. Yanına atıştırmalıklarını al, suya gir, sonra kayalıklara uzan — gün nasıl geçti anlamıyorsun.
Praia do Estudantes: Algarve’nin en fotojenik plajlarından biri.İki kumsalı birbirine bağlayan kemerli taş köprü, burayı tamamen benzersiz kılıyor. Sular çekilince köprünün altından geçip diğer koya yürüyebiliyorsun. Romantik, sakin ve tam “gizli cennet” havasında. Instagram’da gördüğün o meşhur köprü fotoğrafları var ya, işte onlar burada çekiliyor.
Benagil Mağarası: “Algarve denince aklına ilk gelen yer neresi?” dersen, herkesin cevabı aynı: Benagil Mağarası! Kaya tavanında açılmış devasa bir delikten içeri süzülen ışık, denizin üstünde adeta bir sahne yaratıyor. O kadar etkileyici ki, ilk gördüğünde sadece “vay be!” diyebiliyorsun. Buraya yüzerek gitmek tehlikeli, en güzeli kano veya tekne turlarıyla ulaşmak. Eğer erken saatlerde gidersen kalabalık olmadan bu mucizeyi izleyebilirsiniz.
Praia do Amado: Algarve’de dalgaların en güzel vurduğu sahillerden biri. Rüzgar hiç durmuyor, bu yüzden sörf severler için cennet. Gün batımında tepeden sahile baktığında, deniz üstünde süzülen tahtalar nokta gibi görünüyor. İzlemesi bile huzurlu. Sörf yapmasan bile atmosferiyle bile insanın içini ferahlatıyor.
Carvoeiro Köyü: Bir köy düşünün, beyaz evler kayalıkların üzerine sıralanmış, önlerinde turkuaz sular parlıyor… işte Carvoeiro. Küçük ama öyle tatlı ki, her sokak “bir kare daha çekeyim” dedirtiyor. Sahil kısmında balık restoranları, tepede gün batımı izleme noktaları var. Yemekten sonra kayalıklara çıkıp okyanusun sesini dinlemek — Portekiz’deki en güzel anlardan biri olabilir.
Praia de Odeceixe Mar: Algarve’nin kuzey ucunda, diğer sahillerden biraz daha vahşi, daha doğal bir plaj. Burada ne dev oteller ne turistik kalabalık var. Nehirle denizin birleştiği noktadaki suyun rengi ve doğallığı bambaşka. Sessiz, huzurlu, “kimse bilmesin” dedirtecek kadar özel.
PORTEKİZ’DE GEZİLECEK DİĞER ÖNERİLERİMİZ
Cavao Dos Conchos

Covãüao dos Conchos, Portekiz’de bulunan Serra da Estrela dağlarında yer alan yapay bir göldür. 2016 yılına kadar bilinmeyen göl şimdilerde Portekiz’in en değişik yeri haline gelmiş durumda. Doğal bir oluşum değil insan yapımıdır. 1955 yılında hidroelektrik barajının inşaatı sırasında yapılmıştır. Mühendislerin boru hattı oluşturmak yerine iki gölü birbirine bağlamak için bir tünel yapmaya karar verilmesiyle yapılmıştır.
Douro Vadisi Gezilecek Yerler

Porto’un 100 km batısında büyüleyici bir bölgedir. Unesco koruması altında olup şarap üretim tarihinin 2000 yıl öncesine uzandığı dünyanın en eski şarap bölgelerinden biri olma özelliğine sahiptir. Hasat dönemine denk getirirseniz mutlaka konaklamanızı 100 yılı aşkın tarihi olan bağ evlerinde ayarlamaya özen gösterin. Bu bölgede yapılacak diğer keyifli aktivite ise Douro nehrinde yapacağınız tekne turudur.
Tavsiye ettiğimiz bağlar:
- Quinta da Pacheca,
- Winery, explore Quinta das Carvalhas,
- Quinta do Seixo
Alentejo Gezilecek Yerler

Portekiz’in gizli hazinesi Alentejo ile tanıştıralım sizleri. Geleneksel balıkçı köyleriyle, el değmemiş playlarıyla, tarihi kasabalarıyla Alentejo es geçilmemesi gereken bir bölgedir.
Bölgenin ana şehri olan Evora ve diğer küçük kasabaları olan Monsaraz, Marvão, Elvas,Castelo de Vide’e vaktiniz varsa uğramaya çalışın.
Guimaraes Gezilecek Yerler

Portekiz’in doğum yeri olarak kabul edilen şehir Portekiz’in ilk Kralı Afonso’nun burada doğmuş olmasından kaynaklanır. Unesco Mirası Listesindeki Guimaraes şehri Porto’ya 55 km olduğu için yakınlığını fırsat bilip Porto’ya gelen turistlerin hemen hemen hepsi günübirlik ziyaret ile Guimaraes’e giderler. Şehrin kalbi Largo da Oliveira’dan gezmeye başlayıp Igreja de Nossa Senhora da Oliveira kilisesini, Bragança Dükleri Sarayını, Alberto Sampaio Müzesini ve Guimaraes kalesini görebilirsiniz.
Monsanto Gezilecek Yerler

1938 yılında Portekiz’in Portekiz köyü ünvanı alan Monsanto tamamen taş mimarisi ile adından söz ettirmektedir. Monsanto’daki evler koca koca kayalar arasına inşa edilmiştir. Portekiz’in kırsal kesiminde dağın başında müthiş manzaraya sahip köy belki de hayatınızda görüp görebileceğiniz en değişik yerlerden biri olacaktır.
Monsanto, Porto’dan 290 km, Lizbon’dan 280 km, Coimbra’dan 190 km uzaklıktadır.
Monsanto’ya 26 km uzaklıktaki Braga’ya gidip tarihi 14 yy’a uzanan, 577 basamaklı barok mimariye hakim Bom Jesus Do Monte’yi ziyaret edebilirsiniz.
Madeira Gezilecek Yerler

801 km2 yüzölçüme sahip Madeira Adaları, Atlas Okyanusu′nda, Portekiz′e bağlı bir özerk bir bölgedir. Atlantik’in incisi Madeira macera severler için biçilmiş bir kaftan adeta. Adanın en yüksek zirvesi olan Pico Ruivo’a trekking yapıp bulutların üzerine çıkın, Porto Moniz bölgesindeki doğal havuzda yüzün, Pico do Arieiro’da günü doğurun ve sayısız trekking ve yürüyüş rotalarını keşfedin. Eğer daha konforlu gezmeye düşkünseniz burası size göre değil. Burası bir bakıma Hawai adasına benzemektedir. Daha çok manzara odaklı bir seyahat planlıyorsanız listesinize eklemeyi unutmayın.
Ziyaret edilecek en iyi dönem Nisan-Ekim ayları arasıdır.
Lizbon-Madeira arası uçakla ulaşımınızı sağlayabilirsiniz.
Azorlar Gezilecek Yerler

Azorlar da yine Madeira Adaları gibi Atlas okyanusunda Portekiz’e bağlı iki özerk bölgeden diğeridir. Azorlar’da toplam 9 ada bulunuyor. Merkezi Sao Miguel Adasıdır.
Burada gezilip görülecek en güzel yerler :
- Terra Nostra botanik parkında turuncu renkli doğal havuz
- Sete Cidades Gölü
- Mosterios Kumsalı
- Miradouro do Boca de Inferno manzara noktası
- Caldeira Das Furnas Termal Vadi
- Nossa Senhora Da Paz Şapeli
- Plantações De Cha Gorreana Çay Tarlaları
- Ribeira Dos Caldeiroes bölgesindeki Plunge Beneath Şelalesi
- Fogo Gölüne tırmanış
Gördüğün gibi Portekiz; Lizbon’un rüzgârında fado, Porto’nun kıyısında gün batımı, Sintra’nın ormanında masal, Algarve’de altın kayalıklar, Aveiro’da renkli kanallar, Coimbra’da kitap kokusu, Obidos’ta taş sokaklar, Douro’da üzüm, Madeira ve Azorlar’da saf doğa demek. Yani tek bir rota değil; ardı ardına dizilen küçük mutluluklarla dolu.
Planı netleştirirken mevsimi akıllı seç (bahar candır), festivalleri yakala, şehir içindeyken toplu taşımayı, şehirler arasında ise arabayı düşünün. 2019’dan kalan fiyat anıları nostaljik—ama sen güncel bilet, müze ve otel rakamlarını mutlaka kontrol edin. Valize de bir ince sweatshirt atın; Lizbon bazen “plot twist” yapıyor.
Buradan sonra top sizde: Zamanınız kısıtlıysa Lizbon + Sintra + Cascais üçlüsü hızlı bir giriş; biraz daha nefes istiyorsanız Porto + Aveiro + Douro şahane gider; deniz modundaysanız Algarve ile final yap ve kalbine mavi bir yer aç. Detayı büyütmek isterseniz “Lizbon Gezilecek Yerler”, “Porto Gezilecek Yerler” içeriklerimizi de inceleyin—rotanız harita gibi netleşir.
On yıllık yollardan süzülen bu rehber, umarım sizin Portekiz hikâyenin ilk cümlesi olur. Bom viagem!