Avrupa’nın en popüler şehirlerinden biri olan Amsterdam, her yıl milyonlarca gezgini kendine hayran bırakıyor. Kanallarla çevrili sokakları, özgün mimarisi, renkli gece hayatı ve zengin müzeleriyle Amsterdam’da gezilecek yerler o kadar çok ki, bir listeye sığdırmak neredeyse imkânsız! Burası sadece Hollanda’nın başkenti değil; aynı zamanda sanat, tarih ve modern yaşamın iç içe geçtiği dinamik bir kültür merkezi. Hollanda’nın kuzeyinde, Noord-Holland (Kuzey Hollanda) eyaletinde yer alan şehir, hem tarihi dokusunu koruyan hem de yenilikçi ruhuyla öne çıkan bir destinasyon. Bu rehberde, Amsterdam’da mutlaka görmeniz gereken yerleri, ulaşım ipuçlarını ve seyahatinizi kolaylaştıracak önerileri bir araya getirdik. Şimdi, valizi hazırlayın; Amsterdam sokakları sizi bekliyor!

Avrupa’nın en güzel 10 şehri arasında yer alan Amsterdam’a yapacağınız gezinizde ziyaret etmeniz gereken birkaç klasik var. Hollanda’nın başkenti, kanal kuşağı ve görmeniz gereken harika müzelerin yanı sıra pek çok turistik mekan da sunuyor! Amsterdam’da gezilecek yerleri sizler için burada sıraladık.
İtalya’nın Venedik şehrinden daha fazla kanala ve insandan daha fazla bisiklete sahip Amsterdam’a mutlaka 2 dolu gün ayırmanızı öneriyoruz.
AMSTERDAM’A NE ZAMAN GİDİLİR?
Amsterdam’a seyahat etmek için en iyi zamanı mı arıyorsunuz? Hava durumunu, turist yoğunluğunu ve şehri en keyifli haliyle yaşamak istiyorsanız, doğru yerdesiniz. Şimdi dürüst olalım: Amsterdam her mevsim güzel… ama her mevsim aynı güzellikte değil.
İlkbahar (Mart – Mayıs): Lale Mevsimi ve Romantizm
İlkbahar, Amsterdam’ın “instagrama en çok yakıştığı” dönem olabilir. Mart sonundan itibaren şehir yavaş yavaş ısınmaya başlar. Nisan ayında lale tarlaları patlamaya hazır bir renk şölenine dönüşür. Keukenhof bahçeleri bu dönemde adeta bir tablo gibidir.
Artı yönleri:
- Şehir daha sakin, turist yoğunluğu makul.
- Lale mevsimi: Keukenhof ve çevresinde kartpostallık kareler.
- Hava serin ama kat kat giyinince tadından yenmez.
Eksi yönleri:
- Arada yağmur atıştırabilir. Şemsiye → Amsterdam starter pack.
☀️ Yaz (Haziran – Ağustos): Kalabalıklar ve Festival Coşkusu
Haziranla birlikte Amsterdam tam anlamıyla uyanır. Güneş nadiren çekingen davranır, kanallar şenlenir, parklar dolup taşar. Ama dikkat: TURİST İSTİLASI başlar!
Artı yönleri:
- Hava harika! Bisikletle dolaşmak, kanalda tekne turu yapmak için birebir.
- Açık hava etkinlikleri, festivaller, konserler bolca.
- Günler uzun; sabah 5’te güneş doğar, gece 10’a kadar hava aydınlık.
Eksi yönleri:
- Otel fiyatları “Amsterdam mı, İsviçre mi?” dedirtebilir.
- Kalabalık nedeniyle müze ve mekanlara rezervasyon şart.
- Kahve alırken bile sıra bekleyebilirsiniz.
Sonbahar (Eylül – Kasım): Yağmurla Dans Etmek İsteyenler İçin
Sonbaharda Amsterdam, romantik bir Avrupa filmi setine dönüşür. Yapraklar dökülür, sokaklar sarı-kırmızı tonlara bürünür… ve yağmur başlar. Çok başlar.
Artı yönleri:
- Turist sayısı azalır, daha yerel bir deneyim yaşarsınız.
- Müzeler, kafeler daha sakin.
- Fotoğrafçılar için harika kareler.
Eksi yönleri:
- Yağmur ihtimali yüksektir.
- Dış mekan aktiviteleri sınırlanabilir.
❄️ Kış (Aralık – Şubat): Buz, Işıklar ve Stroopwafel Mevsimi
Kışın Amsterdam soğuk olur… hem de gerçekten soğuk. Ama şehrin yılbaşı ışıkları, Noel pazarları ve dumanı üstünde stroopwafelleriyle içini ısıtan bir büyüsü vardır.
Artı yönleri:
- Noel dönemi ışıklandırmalarla masalsı bir şehir.
- Amsterdam Light Festival bu dönemde olur.
- Kalabalık azalır; fiyatlar da biraz yumuşar.
Eksi yönleri:
- Soğuk ve rüzgar bol.
- Günler kısa, 16:00’da hava kararıyor.
- Kanal turları “üşütme riskiyle birlikte” sunulur.
Kısaca Amsterdam’a Gitmek İçin En İyi Zaman:
- Nisan – Haziran arası: Lale mevsimi ve baharın keyfi
- Haziran – Ağustos: Yazın tüm enerjisi ama turist yoğunluğu yüksek
- Eylül – Ekim: Daha huzurlu bir deneyim, ama biraz yağmurlu
- Aralık: Işıl ışıl yılbaşı atmosferi için birebir
LALE ZAMANI HOLLANDA – TULIP FARM

Laleler kusursuz aşkın simgesidir. Her rengi başka bir anlam taşır.
Lale soğanları,patates, domates ve biber gibi ilk olarak 16.yy’da Avrupa’ya gelmiştir. Önceleri laleler, pahalı olmaları ve varlıklı kişilerin bahçelerine gönderilmeleri nedeniyle satın alınan bir statü öğesiydi.
1634’te lale çılgınlığı Hollanda’yı kasıp kavurdu. Bu Tulpenwoerde olarak bilinen lale çılgınlığı dönemidir. Lale soğanına sahip olma tutkusu o kadar büyüktü ki, ülkenin sıradan sanayisi ihmal edilmiş, halk en alt tabakaya kadar lale ticaretine girişmişti. Tek bir lale soğanının maliyeti 4.000 ila 5.500 florin kadardır; bu da en iyi lalelerin bugünün parasıyla 750.000 dolardan fazlaya mal olduğu anlamına geliyordu.

Hollanda’da Lale Sezonu Mart sonundan Mayıs ortasına kadar değişebilir, ancak çiçekler genellikle Nisan ayının ortasında en iyi durumda olur. Lale çiçeğini görmenin en iyi zamanı genellikle nisan ayının son iki haftasıdır.
Laleleri görebileceğiniz Keukenhof Bahçeleri en ünlü olanıdır. Keukenhof dünyanın en büyük çiçek parkıdır. Keukenhof Gardens, Amsterdam şehrine sadece 30 dakika ve Leiden’e 15 dakika uzaklıktadır.

Hollandadaki en güzel lale tarlaları aşağıdaki gibidir;
-Lisse
-Hillegom
-Schagen
-Noordoostpolder
-Goeree Overflakkee
-Hulst & Terneuzen (Zeeland)
AMSTERDAM’DA GEZİLECEK YERLER
Amsterdam deyince aklına sadece bisiklet ve kanallar gelmesin, burada keşfedilecek o kadar fazla şey var ki! Mesela, Van Gogh Müzesi’nde ressamın delilik dolu dünyasına dalabilir, Anne Frank Evi’nde tarihin derinliklerine dokunabilirsin. Kanallarda teknede takılmak ise şehrin Instagram’lık yüzünü görmek için birebir. Doğa mı lazım? Vondelpark’ta rahatla, Jordaan Mahallesi’nde ise hipster kafelerden birinde kahveni yudumla. Bisiklet kiralamayı unutma; Amsterdam’da ayağın yere değmeden gezmek, tam bir yerel takılma havası verir! Hazırsan, bu şehirde macera seni bekliyor.

1.HET KLEINE HUIS – AMSTERDAM’DAKİ EN KÜÇÜK EV
Amsterdam’ın en küçük evi, tam anlamıyla “küçük ama etkileyici” ifadesinin vücut bulmuş hali. Sadece 2,02 metre genişliğinde, 5 metre derinliğinde olan bu sevimli yapı, toplamda yalnızca 9 metrekarelik bir yaşam alanına sahip. Şehirdeki devasa kanal evlerinin arasında minik bir mücevher gibi parlıyor!
Adres: Oude Hoogstraat 22, Amsterdam
2.DAMRAK – DANS EDEN EVLER

Damrak, Amsterdam’ın kalbi sayılır; Centraal İstasyonu’ndan Dam Meydanı’na kadar uzanan hareketli bir ana cadde. Burada sadece yürümekle kalmaz, aynı zamanda birçok kanal turunun da başlangıç noktasına adım atarsın. Ama asıl bomba, Damrak kanalında karşına çıkan “dans eden evler”! Evet, doğru duydun—evler sanki müzikle ritim tutuyor, hafifçe sağa sola sallanıyor. Bu yamuk evlerin sırrı ise süper ilginç: Amsterdam’ın kanalları üzerinde inşa edilen evler, ahşap kazıklar üzerine kurulmuş. Kazıklar su çekince evler de biraz yamulup kaymaya başlamış. Evlerin üstündeki kancalar ise taşımacılık için; yani mobilyalarını pencereden yukarı çekiyorsun, merdiven kullanmak yok! Damrak sokağında dans eden evlerin tam karşısına geçip fotoğrafını çekmeyi unutma, çünkü burası tam bir Instagram cenneti!
3.AMSTERDAM KANALLARI

Amsterdam deyince akla gelen ilk şeylerden biri tabii ki meşhur kanalları! Hani şu UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren, adeta su üstünde kurulu bir şehir. Venedik’i geç, Amsterdam’ın tam dört ana kanalı var: Singel, Herengracht, Keizersgracht ve Prinsengracht. Yani suyun üstünde ne kadar sokak varsa, burası tam bir su labirenti! Kanalları keşfetmenin en keyifli yolu ise teknelerle turlamak. Damrak’tan kalkan teknelere atla, 2024’te 1 saatlik tur sadece 14.5 Euro. Ayrıca kanallar üzerindeki köprülerden yürüyerek geçmek de ayrı bir keyif. Bizim favorilerimiz kesinlikle Armbrug ve Staalmeestersbrug—buralarda adeta Amsterdam’ın ruhunu hissediyorsun!
4.DAM MEYDANI

Damrak’tan aşağı doğru yürüdüğünde karşına şehir meydanlarının kralı, yani Dam Meydanı çıkıyor. Burası Amsterdam’ın tam kalbi! Etrafında tarih kokan yapılar, modern hayatın ritmi ve eğlenceli turistik noktalar bir arada. Öncelikle Ulusal Anıt’ı göreceksin; burada insanlar hem geçmişi anıyor hem de buluşma noktası olarak kullanıyor. Yanında ihtişamıyla dikkat çeken Kraliyet Sarayı yani Koninklijk Paleis Amsterdam duruyor; eskiden kraliyet ailesinin evi olan bu bina, şimdi etkinlikler ve sergiler için kullanılıyor. Meydanın bir başka yıldızı ise 1409 yılından beri ayakta olan Nieuwe Kerk (Yeni Kilise). Bu tarihi mekan günümüzde sergi ve özel etkinliklere ev sahipliği yapıyor, yani tam bir kültür durağı. Ve tabii ki Madame Tussauds’un balmumu heykelleri de burada seni bekliyor, selfie çılgınları için biçilmiş kaftan!
Ama Dam Meydanı’nın en havalı yanı ne mi? 12. yüzyılda Amstel Nehri’nin akışını kontrol etmek için ilk setin tam burada inşa edilmiş olması! İşte bu set, aslında Amsterdam’ın doğuş hikayesinin başlangıcı. Hatta şehrin adı bile buradan geliyor; “Amstel” nehri ve “dam” (set) kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş. Yani yürürken aslında tarihin tam ortasındasın, hem de enerjik bir şehir meydanının tam kalbinde. Burada zamanın nasıl geçtiğini anlamak zor, çünkü hem tarih hem de modern yaşam bir arada dans ediyor!
5.KRALİYET SARAYI
Saray ilk olarak 17. yüzyılda belediye binası olarak inşa edilmiştir. O dönemde amaç bu muhteşem yapıyla şehrin zenginliğini göstermekti. Belediye binasını kraliyet sarayına dönüştüren yalnızca Napolyon’un kardeşi (Louis Bonaparte) idi. Aynı zamanda Hollanda’nın ilk kralıydı. Fransızlar şehirden çıkarılınca saray, belediye binası olarak şehre geri verildi. 1939’da kraliyet ailesi sarayı satın almaya karar verdi.
Ancak kraliyet ailesi sarayı sadece temsili amaçlı kullandığı için sarayı neredeyse günün her saati ziyaret edebilirsiniz. Muhteşem bina 80×56 metre ölçülerinde olup Hollanda klasisizminin güzel bir örneğidir. Her yıl 100.000’den fazla ziyaretçi kraliyet ailesinden geçiyor. Rehberli bir tur için rezervasyon yaptırabilir veya kompleksi kendi başınıza keşfedebilirsiniz. Muhteşem topluluk salonuna bir göz atmayı, Louis Bonaparte’ın bile kullandığı mobilyalara ve birçok güzel ayrıntıya (avizeler, tablolar, heykeller) dikkat etmeyi unutmayın.
Dam Meydanı’ndaki görülecek yerler:
- Ulusal anıt, II. Dünya Savaşı kurbanlarına adanmış beyaz taşlardan oluşan bir sütun
- Amsterdam Kraliyet Sarayı (daha fazla bilgi bu makalenin ilerleyen kısımlarında)
- Nieuwe Kerk veya “Yeni Kilise”: Gotik tarzdaki bu kilisenin inşaatına 1408 yılında başlandı. Nieuwe Kerk, birçok Hollanda hükümdarının göreve başlama yeriydi ve şu anda sergilere ev sahipliği yapıyor.
- Madame Tussauds Müzesi
- NH Collection Amsterdam Grand Hotel Krasnapolsky, meydana bakan 5 yıldızlı lüks bir oteldir.
6.DE WAAG – Amsterdam’ın Orta Çağ’dan Günümüze Açılan Kapısı
Amsterdam’ın o büyülü Orta Çağ zamanlarına geri gitmeye ne dersin? İşte karşında De Waag! Eskiden şehir surlarla çevriliymiş ve bu surların kapılarından biri tam da burada, şehrin kalbinde duruyor. De Waag, kelime anlamı olarak “tartı evi” demek; çünkü 15. yüzyılda inşa edildiğinde şehrin resmi tartı merkeziymiş. Yani tüccarlar buraya gelip mallarını tarttırır, doğruluğundan emin olurmuş—haksızlık olmasın diye tabii!
Ama De Waag sadece bir tartı evi değil; zamanla farklı rollerde de parlamış. Hastane, cezaevi, lonca binası ve hatta bir dönem sanatçıların buluşma noktası olmuş. Günümüzde ise tarih ile modern Amsterdam’ı bir araya getiren, tam anlamıyla bir kültür mabedi olarak karşımıza çıkıyor. Burası, eski taş duvarlarının ve gotik mimarisinin arasında adeta zamanda yolculuk yapmanı sağlıyor.
Üstelik De Waag çevresinde takılırken, orada bulunan kafe ve barlarda oturup tarih kokan sokakları izlemek, hem nostaljik hem de cool bir deneyim sunuyor. Eğer Amsterdam’da eski şehir havasını solumak, orta çağ atmosferine girmek istersen, De Waag mutlaka rotanda olmalı!
7.DE WALLEN
Amsterdam’ın kalbi De Wallen ve Oude Centrum (eski kent) bölgeleridir. Amsterdam’ın Red Light Bölgesi en eski semtlerden biri ve aslında bir zamanlar şehrin merkeziydi. Hamburg’da Reeperbahn ve Amsterdam’da kırmızı ışık bölgesi (De Wallen veya De Wallettjes) vardır. Burada fahişeler hala parlak reklam panolarıyla süslenmiş mağaza vitrinlerinde dolaşıyor. Burada ayrıca çok sayıda seks mağazası ve genelevin yanı sıra bazı müzeler ve hatta güzel, tarihi Oude Kerk (Eski Kilise) bulunmaktadır Sokaklar dolambaçlı ve eski olup 14. yüzyılın karakteristik mimarisini göstermektedir.
8.OUDE KERK – Amsterdam’ın Tarihle Dolu En Yaşlı Katedrali

Amsterdam’ın kalbinde, 13. yüzyıldan beri dimdik ayakta duran bir tarih şahidi var: Oude Kerk! Yani “Eski Kilise.” Şehrin en eski katedrali olarak, tam 700 yıldan fazla zamandır hem ibadet hem de sanatın merkezi olmuş. Burası sadece bir kilise değil, aynı zamanda Amsterdam’ın tarihine açılan devasa bir kapı gibi.
Üstelik Oude Kerk, Amsterdam’ın meşhur De Wallen yani kırmızı ışık bölgesinin tam ortasında yer alıyor. Evet, doğru duydun; tarih ve gece hayatı yan yana! Bu yüzden burası tam bir kültür karışımı: Eski taşların arasında gezinirken, aynı zamanda şehrin enerjik ve canlı yüzünü de hissedebilirsin.
Şehirde gezilecek yerler listende Oude Kerk varsa, giriş için I Amsterdam Şehir Kartı’nı kullanabilirsin. Bu kart sayesinde hem zamandan hem de paradan tasarruf yapmış olursun. İçeri girdiğinde gotik mimarinin detaylarına hayran kalacak, tarihi mezar taşları ve muhteşem vitray pencereler arasında zamanda yolculuk yapacaksın.
Eğer Amsterdam’da hem tarih hem de modern şehir hayatını aynı anda yaşamak istiyorsan, Oude Kerk ve çevresi kesinlikle keşfedilmeye değer!
9.WESTERKERK – Amsterdam’ın Göğe Uzanan İhtişamlı Kulesi
Amsterdam’ın Prinsengracht kanalına çok yakın, şehrin havasını değiştirip gökyüzüne doğru yükselen bir yapı var: Westerkerk! Bu kilisenin en dikkat çekici özelliği ne mi? Kulesinin tepesindeki kocaman mavi “imparatorluk tacı”! Evet, tam bir taç gibi şehre hakim ve göz alıcı. Bu tacın anlamı ise Hollanda kraliyet ailesine saygı göstermekmiş, yani tam anlamıyla “kraliyet onayı” taşıyor.
Westerkerk’in kulesi tam 85 metreyle Amsterdam’ın en yüksek kilise kulesi unvanını elinde tutuyor. Yani şehre baktığında bu kule hemen dikkatini çeker; çünkü hem tarihi hem de mimarisiyle adeta göğe meydan okuyor. Kuleye tırmanabilirsen, Amsterdam’ın harika panoramasını izlemek için eşsiz bir fırsat yakalamış olursun.
Bir de şunu unutma: Bu kilise sadece güzel bir yapı değil, aynı zamanda Rembrandt’ın da mezarının bulunduğu yer olarak tarih severlerin listesinde mutlaka olmalı. Hem sanat hem tarih, hem de muhteşem manzara; Westerkerk tam bir kültür paketi!
10.ZUIDEKERK KİLİSESİ
17. yüzyılda inşa edilen bu Rönesans tarzı kilise, “Güney Kilisesi” olarak da biliniyor. Kilisenin içini ziyaret edemiyorsunuz (şu anda yenileniyor), ancak çan kulesinin tepesine çıkıp tüm şehrin manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Ancak mutlaka bir rehberin eşlik etmesi gerekmektedir. Turlar her 30 dakikada bir başlamaktadır.
11.VONDELPARK – Amsterdam’ın Yeşil Kalbi ve Şehrin En Popüler Buluşma Noktası
Amsterdam’da doğa ve şehir hayatını harmanlayan en havalı yerlerden biri kesinlikle Vondelpark! İsmini Hollandalı ünlü şair ve yazar Joost van den Vondel’den alan bu park, şehrin Oud Zuid bölgesinde, tam anlamıyla nefes aldıran bir vaha gibi. Yaklaşık 47 hektarlık devasa bir alanı kaplayan Vondelpark, sadece Amsterdam’ın değil, Hollanda’nın en popüler parklarından biri olarak biliniyor.
Burada spor yapabilir, bisiklete binebilir, piknik yapabilir veya sadece çimlere uzanıp güneşin tadını çıkarabilirsin. Yaz aylarında açık hava konserleri ve tiyatro gösterileri de düzenleniyor; yani sıkıcı olmak bir yana, hep hareketli ve enerjik! Eğer biraz farklı park deneyimleri arıyorsan, Amsterdam’ın diğer yeşil cennetleri olan Embrandtpark ve Westerpark’ı da keşfedebilirsin. Ama söz konusu “en sevilen” ve “en çok ziyaret edilen” olunca, Vondelpark bir numara!
Burası, şehir kaosundan kaçıp doğayla iç içe olmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Üstelik Instagram’lık manzaralar ve huzurlu yürüyüş yolları da cabası!
12.AMSTERDAM BOS
Burası şehrin eteklerinde büyük, halka açık bir park. Park 1930’larda kuruldu, yaklaşık 1000 hektarlık bir alanı kaplıyor ve New York’taki Central Park’tan neredeyse üç kat daha büyük.
13.JORDAAN – Amsterdam’ın Eski İşçi Mahallesinden Hipster Cennetine

Eskiden işçi sınıfının kalbinde yer alan Jordaan, bugün Amsterdam’ın en havalı ve en canlı semtlerinden biri haline geldi. Prinsengracht kanalının batısında konumlanan bu bölge, daracık sokakları, nostaljik çatılı evleri ve samimi atmosferiyle kesinlikle görülmesi gereken yerler listesinin başında. Burada dolaşırken her köşe başında karşına çıkacak küçük sanat galerileri, vintage dükkanlar ve sevimli kafelerle karşılaşman sürpriz olmaz.
Jordaan’ı keşfetmenin en güzel yolu ise, tabii ki sokaklarda keyifli bir yürüyüş yapmak. Dar sokakların ve tarihi evlerin arasında kaybolurken, Amsterdam’ın farklı bir yüzünü görüyorsun; hem sakin hem enerjik, hem eski hem modern bir karışım! Yürüyüşünü taçlandırmak istiyorsan, Noorderkerk’in hemen önündeki meydandaki Café Winkel’a mutlaka uğra. Burası, şehirdeki en iyi elmalı turtanın adresi olarak biliniyor—bir dilim al, yanında kahveni kap ve anın tadını çıkar!
Jordaan, Amsterdam’da “yerel hayatı” deneyimlemek ve şehrin gizli kalmış incilerini keşfetmek isteyenlerin favori durağı. Burada dolaşırken, fotoğraf makineni hazır tut çünkü her köşe ayrı bir post gönderisi!
Jordaan bölgesindeki görülecek yerler:
- Anne Frank Evi
- Vintage mağazalar
- Prinsengracht Köprüsü
- Noordermarkt
- Hollanda’nın en büyük Protestan kilisesi olan Westerkerk’in çan kulesinden tüm bölgenin panoramik manzarasını seyredebilirsiniz. Kiliseye giriş ücretsiz ancak çan kulesini ziyaret etmek ücretli.
14.DE PIJP
Çok kültürlü bir öğrenci bölgesidir. De Pijp’in ortasında ayrıca 1905’ten beri var olan Amsterdam’ın en büyük günlük pazarı olan Albert Cuypmarkt bulunmaktadır. 300’e yakın tezgahta meyve ve sebzeden peynire, çiçekten tekstile, güneş gözlüğünden ev eşyalarına kadar her şeyi bulabilirsiniz.
Amsterdam’ın en güzel semtlerinden biri. Latin quarter olarak da biliniyor. 60’lı yıllarda bu bölgede daha çok öğrenciler ve sanatçılar yaşarmış. Şehrin en büyük pazarı albert cuypmartkt bu mahalleye kuruluyor. Avrupa’nın en büyük açık pazarıdır. Pazar hariç her gün 09:30-17:00 arası açık
15.HOUTEN HUIS

Amsterdam’ın en eski ev Begijnhof’tadır. Begijnhof, şehrin en eski avlularından biridir. Begijnhof’u çevreleyen binalarda bir zamanlar tamamı kadınlardan oluşan ve sonuncusu 1971’de ölen Beguines topluluğu yaşıyordu. Bugün binalar özel apartmanlardır. Bu nedenle sakinlerin huzur ve sükunetine saygı göstermek için gürültü yapmamayı ve çitleri geçmemeyi unutmayın.

Begijnhof aynı zamanda Amsterdam’ın en eski evlerinden birine de ev sahipliği yapmaktadır. Ev, 1475 yılına uzanan tarihe sahiptir. Dar bir sokak arasından girişi var. Kapıdaki görevli evin bulunduğu avluya ziyaret etmek isteyenleri sırayla alıyor. Daracık sokaktan böylesine büyük bir avluya çıkıyorsunuz.
16.A’DAM GÖZETLEME NOKTASI – Amsterdam’ı Tepeden İzle, Adrenalini Zirveye Taşı!
Amsterdam’da yükseklerden şehri izlemek istiyorsan, A’DAM Gözleme Noktası tam senlik bir adres! Şehir merkezinin kuzeyinde, IJ Kanalı’nın hemen arkasında yer alan bu platform, tam anlamıyla “manzara cenneti.” Asansörle sadece 22 saniyede tam 100 metre yükseğe çıkıyorsun ve karşına Amsterdam’ın limanı, kanalları, yeşil alanları ve şehrin tüm güzellikleri muhteşem bir panorama olarak seriliyor.
Ama bekle, burada adrenalin dolu bir sürpriz de var: “Sınırın Ötesinde” (Over the Edge) adlı dev salıncak! Bu salıncakla Amsterdam’ın çatılarının üzerinden neredeyse uçuyormuş gibi hissedeceksin. Yükseklerde adrenalin patlaması yaşamak isteyenler için kaçırılmaz bir deneyim!
Eğer biraz daha sakin bir seçenek arıyorsan, şehir merkezindeki Westerkerk’i ziyaret edebilirsin. Burası Amsterdam’ın en yüksek kilisesi ve sadece 9 Euro karşılığında kuleye tırmanıp Jordaan mahallesinin büyüleyici manzarasını izleyebilirsin. Yani ister gökyüzünde sallan, ister tarihi kuleden manzaranın tadını çıkar; Amsterdam’ın güzelliklerini tepeden görmek için seçenekler bol!
17.YÜZEN ÇİÇEK PAZARI – BLOEMENMARKT
Amsterdam’ın meşhur çiçek pazarı Singel-Gracht’tadır.
Şehrin en eski kanallarından biri olan Singel’de yer almaktadır. Burada her çeşit renk ve malzemedeki laleleri (taze kesilmiş, çiçek soğanı ve hatta tahta laleler) ve ayrıca çiçek tohumlarını (kuşkusuz yanınızda götürmek daha pratik!) bulabilirsiniz.
AMSTERDAM’DAKİ MÜZELER
1.RIJKSMUSEUM

Hollanda’nın ulusal müzesi olan Rijksmuseum ayrıca Amsterdam’ın en ünlü müzesinden biridir. Ayrıca Hollanda’nın en çok ziyaret edilen müzesidir. Rembrandt’ın ‘Gece Nöbeti’, Franz Hals’ın “Şen İçki” ve Vermeer’in “Mutfak Hizmetçisi” ı eserlerinin de öne çıktığı Hollanda sanatı ve tarihi açısından bir hazinedir. Burada Rembrandt ve Vermeer gibi ünlü Hollandalı ressamların eserlerini görebilirsiniz.
Rembrandt’ın “Gece Nöbeti”, Franz Hals’ın “Şen İçki” ve Vermeer’in “Mutfak Hizmetçisi” tabloları burada sergileniyor.
Cuma ve pazar günleri arası girişte sıra bekleme olasılığınız çok yüksek. O yüzden mutlaka Resmi web sitesi üzerinden hangi saatte ziyaret edecekseniz önceden rezervasyon yapmanızı tavsiye ederiz.
Amsterdam kart ile giriş ücretsiz. Rijksmuseum resmi sayfasından biletinizi satın alabilirsiniz. Giriş ücreti 22.5 Euro’dur.
2.VAN GOGH MÜZESİ

Vincent Van Gogh’un ve arkadaşlarının eserlerini görebilirsiniz. En bilineni ay çiçeği tablosudur. Gelmeden önce online bilet almanızı öneririz. Müze bileti giriş ücreti 22 Euro (yetişkin)
3.STEDELJIK MUSEUM

Sanat tutkunları, dikkat! Amsterdam’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri Stedelijk Museum. Hollanda’nın modern ve çağdaş sanat alanındaki en ünlü müzelerinden biri olan bu mekan, adeta sanatın renkli ve enerjik dünyasına kapı aralıyor. İçeri girdiğinde, Paul Cézanne’ın dokunuşlarından Pablo Picasso’nun devrimci eserlerine, Marc Chagall’ın hayal dünyasından Henri Matisse’in canlı renklerine kadar birçok efsanevi sanatçının başyapıtlarını görebilirsin.
Ama dur, daha bitmedi! Andy Warhol’un pop-art patlamasını yaşatan eserleri ve Roy Lichtenstein’ın çizgi roman dünyasından fırlamış gibi duran işleri de koleksiyonun parlayan yıldızları arasında. Yani Stedelijk Museum, klasik müzelerden sıkılan, enerjik ve modern sanatla kafasını şenlendirmek isteyenler için biçilmiş kaftan.
Burası sadece bir müze değil, aynı zamanda sürekli değişen sergileri ve interaktif deneyimleriyle genç ve dinamik ruhlara hitap ediyor. Eğer Amsterdam’da sanatla buluşmak istiyorsan, Stedelijk Museum’u kesinlikle listenin en üstüne koy!
4.MOCO MÜZESİ

Pop sanatı ve sokak sanatı gibi çağdaş ve modern sanatın düşkünlerinin kesinlikle ziyaret etmesi gereken bir müzedir.
Banksy ve Jeff Koons gibi tanınmış sanatçıların eserlerinden oluşan etkileyici bir koleksiyon sunuyor.
Banksy’nin 50’den fazla eserine (ünlü Laugh Now, Barkod, Balonlu Kız, Silahlı Çocuklar, Havada Aşk (Çiçek Atıcı), Kate Moss, Kaba Bakır, Ham Petrol serileri dahil) hayran kalabilirsiniz. . Ayrıca Andy Warhol’un birçok sanat eseri ve Basquiat, Haring, Hirst, Jeff Koons, Kusama, KAWS sanatçılarının sokak sanatı eserleri de bulunmaktadır .
5.REMBRANDTHUIS
Amsterdam’da bir zamanlar bir sanat efsanesinin yaşadığı eve girip, onun dünyasını yakından keşfetmek ister misin? O zaman yönünü hemen Rembrandthuis’a çevir! Hollanda’nın en ünlü ressamlarından Rembrandt van Rijn’a adanmış bu özel müze, aslında sanatçının 17. yüzyılda yaşadığı gerçek ev. Yani burada dolaşırken sadece bir müzede değil, bizzat Rembrandt’ın zamanına ışınlanmış gibi hissedeceksin.
Ev öyle sıradan restore edilmemiş; orijinaline sadık kalınarak özenle yenilenmiş. Atölyesi, yaşadığı odalar, kullandığı malzemeler ve hatta boya hazırladığı alan bile seni resmen zamanda yolculuğa çıkarıyor. Bu da demek oluyor ki, sanat tarihine sadece bakmakla kalmayacak, onu gerçekten yaşayacaksın.
Klasizm, Barok ve sanat tarihine ilgi duyanlar için burası tam bir hazine. Ama hiç meraklı değilsen bile, Rembrandt’ın nasıl bir dâhi olduğunu kendi gözlerinle görmek gerçekten etkileyici. Bonus: Müze içinde sık sık baskı yapımı atölyeleri ve etkileşimli gösterimler de oluyor. Yani sanatı sadece izlemekle kalmayıp deneyimleyebiliyorsun!
Eğer Amsterdam’da “hem kültür olayım hem de cool bir şey yapayım” diyorsan, Rembrandthuis seni bekliyor. Hem selfie çekilecek taş gibi arka planlar, hem de beynini sanatla besleyecek atmosfer bir arada!
6.ANNE FRANK HOUSE
12 Haziran 1929 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde doğan Anne, 1933 yılında nazilerin iktidara gelmesiyle, Almanya’dan kaçarak ailesiyle Amsterdam’a taşınmış. 1940 yılında Nazilerin Hollanda’ya işgal etmesi üzerine 1944 yılında polislerin evi basmasıyla aile Auscwitz toplama kampına götürülür. Anne, hayatını burada kaybetmiştir.
Ev vakıf haline getirildi ve 1960 yılında halka açıldı. Genç Bir Kızın Günlüğü, onlarca dile çevrilmiştir.
Giriş Bilgileri: 09:00 – 22:00 arası ziyarete açıktır. Yetişkin ücreti 16 €, 10-17 yaş ücreti 7 €, 0-9 yaş ücreti 1€, Online biletinizi resmi web sitesinden satın alabilirsiniz.
7.EYE FILM MUSEUM
Amsterdam’daki modern bir sinema ve film kültürü merkezidir. Birçok interaktif sergiye ev sahipliği yapıyor ve film tarihine dair bir fikir sunuyor.
Amsterdam’da en çok ziyaret edilen 3 müze: rijks museum, Van Gogh museum, Moco müzesidir. Eğer bunların içinden birini tercih edecekseniz bu Rijks museum olmalı. Tüm müzeleri 1 günde gezmek mümkün değildir.
8.HEINEKEN EXPERIENCE MUSEUM
Birayla ilgileniyorsanız, kesinlikle Heineken Deneyim Müzesi’ni ziyaret etmeli ve bu ünlü Hollanda içeceğinin tarihi ve yapım süreci hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Burada bira yapım sürecini baştan sona takip edebilir ve bu dünyaca ünlü biranın tarihi ve felsefesi hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Günübirlik Amsterdam Rotası – 10 KM’de Şehri Doya Doya Gez!

Sadece bir günün mü var ama Amsterdam’ı dolu dolu yaşamak istiyorsun? Hiç sorun değil! Sana tam 10 km’lik yürüyüş rotasıyla, Amsterdam’ın en cool, en tarihi ve en Instagram’lık noktalarını kapsayan bir gezi planı hazırladık. Hazırsan başlayalım:
Başlangıç Noktası: Amsterdam Centraal Station
Valiz yok, ayakkabılar rahat, kahveni kaptın… Başlıyoruz!
♂️ Jordaan’a Doğru Yürüyüş
İlk durağımız Amsterdam’ın en tatlı mahallelerinden biri olan Jordaan. Brouwersgracht kanalını geçerken “Ya burası film seti mi?” diye düşüneceksin.
Noordermarkt & Winkel 43
Noordermarkt’a uğra, pazarı dolaş ve ardından şehrin efsane elmalı tartı için Winkel 43’e gir. Tatlı molası = zorunlu!
Kanallar Arası Geçiş Turu
Yol üstünde Amsterdam’ın meşhur 3 kanalı olan Herengracht, Prinsengracht ve Keizersgracht seni bekliyor. Her biri ayrı güzel, ayrı pozluk!
️ De 9 Straatjes (9 Sokak)
Minik butikler, vintage dükkanlar ve cool kafelerle dolu bu sokaklarda biraz alışveriş yap ya da sadece vitrinlere baka baka dolaş. Keyif garanti!
Müzeler Bölgesi
Sessiz sokaklardan geçip Museumplein’e ulaşıyorsun. Van Gogh, Stedelijk ya da Rijksmuseum’dan birini seç – hepsine zaman yok ama biri bile yetiyor ilham almaya.
De Pijp & Albert Cuypmarkt
Müzeler sonrası biraz daha yerel takılmak istersen De Pijp mahallesine yürü ve Albert Cuypmarkt’ta pazarı gez. Stroopwafel almayı unutma!
Staalmeestersbrug & Houten Huis
Yolun seni şehrin en fotojenik köprülerinden Staalmeestersbrug’e ve Amsterdam’ın en eski ahşap evi Houten Huis’e çıkaracak. Tarihi hissediyorsun resmen.
️ Kalverstraat
Alışveriş sevenler için bonus durak: Amsterdam’ın en yoğun alışveriş caddesi. Bir şey almasan da kalabalığın enerjisini yaşa.
Dam Meydanı & Oude Kerk
Artık şehrin tam göbeğindesin. Kraliyet Sarayı, Ulusal Anıt ve 13. yüzyıldan kalma Oude Kerk burada seni bekliyor. Kültür ve tarih iç içe.
Bitiş Noktası: Damrak & Dans Eden Evler
Rotanı Damrak’ta sonlandır. Kanal kenarında fotoğraf çekmeyi unutma – özellikle o meşhur yamuk “dans eden evler” tam bir klasik!
AMSTERDAM’DA NE YENİR?
Amsterdam sadece kanallarıyla, bisikletleriyle ve müzeleriyle değil, sokak lezzetleriyle de tam bir efsane! Eğer “Gezdim, gördüm, acıktım” noktasına geldiysen, işte sana Amsterdam’da mutlaka tadına bakman gereken lezzetlerin ve mekanların bomba gibi bir listesi. Hadi bakalım, mideler hazırsa başlıyoruz!
Van Wonderen Stroopwafels – Tatlının Instagram Yıldızı
Amsterdam’da stroopwafel yemeden dönmek, Paris’e gidip Eiffel’i görmemek gibi bir şey! Van Wonderen Stroopwafels, klasik karamel dolgulu waffle’ı alıyor, üstüne bir sanat eseri gibi çikolata, fındık, marshmallow falan döküp seni şeker komasına sokuyor. Hem lezzetli hem de tam story’lik!
Fabel Friet – Patates Kızartmasının Sanata Dönüştüğü Yer
Bildiğin patates kızartmasını unut. Fabel Friet’in çıtır çıtır dışı, yumuşacık içi olan kızartmaları ve efsane soslarıyla tanış. Üstüne trüf mayonezi döktürdün mü, tamamdır. Ayakta, sokakta yemesi en keyifli atıştırmalıklardan biri.
Chun Café – Tost Ama Fancy Olanından
Chun Cafe’deki tostlar sadece tost değil, adeta bir sanat formu. Kore esintili, bol dolgulu, peynir uzayan, üstü yumurtalı çeşitleriyle hem göze hem mideye hitap ediyor. Özellikle kahvaltı veya brunch için ideal bir durak.
Café Winkel 43 – Elmalı Tartta Level Atlatan Mekan
Amsterdamlıların “en iyisi burada” dediği elmalı tart nerede mi? Tabii ki Winkel 43’te! Kalın hamurlu, tarçın kokulu, bol elmalı ve yanına bir kahveyle tam bir efsane. Sabah kahvaltısı olur, öğle kaçamağı olur, tatlı krizi anı olur… Her türlü gideri var.
️ Ree7 – Minnoş Atmosferde Minik Lezzetler
Jordaan’da bulunan Ree7, tatlı mı tatlı bir kafe. Menüde her şey var: mini pancake’ler, avokadolu ekmekler, renkli içecekler ve tabii ki bol bol fotoğraflık sunum. Tatlı bir öğle molası için harika bir kaçamak noktası.
La Piazza – “Pizza Canavarıyım” Diyenlere
İtalyan pizzası Amsterdam’da yenir mi demeyin, çünkü La Piazza bu işi gerçekten iyi yapıyor. İnce hamur, bol malzeme, gerçek mozza… Ne diyelim, pizzayı özleyenlerin uğrak yeri.
Van Stapele Koekmakerij – Tek Kurabiye, Sonsuz Mutluluk
Van Stapele sadece bir çeşit kurabiye yapıyor ama o kadar iyi yapıyor ki sıraya giriyorsun. Dışı kıtır, içi akışkan çikolata dolu, sıcacık servis edilen bu kurabiye seni tek ısırıkta başka bir evrene ışınlıyor. Gerçekten abartmıyoruz.
☕ Coffee District – Kahve Sevdalılarının Mekkesi
Gez, toz, ye derken bir kahve molası şart. Coffee District, üçüncü dalga kahvecilikte Amsterdam’ın yıldızlarından. Soğuk demlemeden flat white’a kadar ne ararsan var. Yorgunluğa birebir, yanında mini tatlıları da var, bonus!
Hans Egstorf – Stroopwafel’in Geleneksel Hali
Van Wonderen süslüyse, Hans Egstorf gelenekselin kralı. 19. yüzyıldan beri ayakta olan bu tarihi dükkânda içi sıcacık karamel dolgulu, klasik tarzda stroopwafel yiyorsun. Üstelik bu dükkân, şehrin en eski fırınlarından biri!
✨ BONUS: Her Şeyi Yedikten Sonra…
Kendini suçlu hissetme. Çünkü Amsterdam yürüyerek gezilen bir şehir ve zaten bütün yediklerini yolda eritiyorsun. Hem ruh hem mide doysun istiyorsan bu lezzet duraklarını kaçırma!
Hazırsan, şimdi rotayı miden belirlesin. Afiyet olsun & keyifli gezmeler!
AMSTERDAM’DA ALIŞVERİŞ
Amsterdam sadece bisiklet, kanal ve stroopwafel şehri değil… Aynı zamanda alışveriş severlerin kalbini çalan bir moda ve stil cenneti! “Alışveriş yapmadan dönmem” diyorsan, şehri baştan sona turlayacak, hem vintage avına çıkacak hem de lüks vitrinlere dalıp çıkacaksın. İster tarzına tarz kat, ister valizi hediyelikle doldur—Amsterdam’da her bütçeye, her zevke göre bir şey var!
De Hallen – Endüstriyel Cool ve Butik Şıklık
Eski bir tramvay deposu olan De Hallen, şu an Amsterdam’ın en havalı kültür, sanat ve alışveriş merkezlerinden biri. İçeride minik butik mağazalar, lokal tasarımcılar, vintage köşeler ve bol bol “bunu sadece burada bulursun” dedirten ürünler var. Alışveriş yap, sonra Foodhallen’da atıştırmalık al, biraz kahve iç—tam bir “spend the day” mekanı.
️ Magna Plaza – Tarihi Dış Cephe, Modern İçerik
Burası eskiden postaneydi, şimdi ise 3 katlı şık bir alışveriş merkezine dönüşmüş durumda. Dışarıdan bakınca “burası alışveriş merkezi mi?” dedirtiyor ama içeri girdiğinde Zara’dan hediye dükkânlarına kadar birçok seçeneği buluyorsun. Hem alışveriş hem tarih turu gibi düşünebilirsin!
De Bijenkorf & PC Hoofstraat – Lüksün Kalbi
De Bijenkorf, Amsterdam’ın en prestijli alışveriş merkezlerinden biri. Chanel, Gucci, YSL, Loewe, Apple, her şey var. Tek bir binada dünya modasını yaşamak istersen rotanı buraya çevir. Ama daha fazlasını istersen, Pieter Cornelisz Hooftstraat (PC Hooftstraat) seni bekliyor.
Hermès, Louis Vuitton, Dior, Chanel… Hepsi burada ve hepsi “şık olmak bizim işimiz” diyor. Kart limitini zorlayacak bir caddede yürüyorsun, haberin olsun.
️ Kalverstraat – Alışverişin Ana Arteri
Amsterdam’ın klasikleşmiş yaya alışveriş caddesi. H&M, Bershka, Pull & Bear, Foot Locker, Lush, Uniqlo ve daha niceleri… Zincir mağazaların hepsi burada. “Güzel şeyler bakayım ama bütçem de sarsılmasın” diyorsan, Kalverstraat senin cadden. Enerjisi yüksek, kalabalığı bol ama alışverişin nabzı burada atıyor.
Leidsestraat, Damrak ve Haarlemmerdijk – Stil Sahibi Caddeler
Leidsestraat biraz daha “klas ama rahat” tarzı sevenlerin adresi. Urban Outfitters, Levi’s gibi genç ve şehirli markalarla dolu.
Damrak ise Centraal Station’dan çıkınca hemen karşına çıkan alışverişle karışık turistik bir cadde. “Ay son anda şunu da alayım”cılar için birebir.
Haarlemmerdijk ise daha lokal, daha özgün markaları ve küçük kafe/mağaza karmalarıyla dikkat çeken, yürümelere doyamayacağın sokaklardan.
Jordaan & De 9 Straatjes – Vintage Rüyası
Buraya girerken dikkat: çıkarken elinde ikinci el Levi’s, lokal tasarım bir tote bag ve 80’lerden kalma bir güneş gözlüğü olabilir.
Jordaan ve 9 Straatjes (The Nine Streets), Amsterdam’ın bohem ve retro tarafını yansıtıyor. Burada büyük markalar yerine karakter var. Bağımsız butiklerden çıkan parçalar %100 sana özel!
Hediyelik mi Lazım?
Magnet, stroopwafel kutuları, minik tahta ayakkabılar (klompen), Delft mavisi seramikler… Bunların en güzel versiyonlarını Museumplein çevresi, Kalverstraat ve Bloemenmarkt gibi turistik noktalarda bulabilirsin. Ama daha özgün hediyeler için De Hallen ve Jordaan’daki tasarım dükkanlarına uğra derim.
Bonus Tüyo:
Amsterdam’da çoğu yer kartla ödeme alıyor, özellikle vintage dükkânlarda nakit geçmeyebilir. Kartın dolu, ruhun özgür olsun.
Özetle: Amsterdam’da alışveriş, sadece “bir şey satın almak” değil; aynı zamanda şehri yaşamak, tarzını keşfetmek ve bir yandan da ruhunu doyurmak. Şehir seni butiklerden lüks mağazalara, vintage hazinelerden sokak modasına kadar her yerden yakalıyor. Valizi boş getir, dolu götür. ✨
AMSTERDAM’DA NASIL GEZİLİR?

Amsterdam’ı gezmenin en güzel yolu yürümektir. Bu sayede şehrin dokusunu çok daha iyi hissedebilirsiniz. Zaten şehir oldukça küçük olduğundan yürümek sizi yormayacaktır.
Yürümek sizi yoracaksa gezebileceğiniz en iyi yol bisiklet kiralamaktır.Bisiklet burada en popüler ulaşım aracıdır! Pek çok Hollandalı aslında günlük işe gidip gelirken bisikleti tercih ediyor. Bilmekte fayda var, Amsterdam’ın her yerinde bisiklet yolları var! (Yürüyorsanız bisikletlere, hatta belki arabalardan daha fazla dikkat etmeniz gerekir!)
Schipol Havalimandan Amsterdam Merkeze Nasıl Gidilir?
Amsterdam’a iniş yaptın, valizini aldın ve şimdi aklındaki tek soru: “Şehir merkezine en kolay nasıl giderim?” Merak etme, Schiphol Havalimanı ulaşım açısından oldukça pratik bir noktada. İster hızlıca şehir merkezine ulaşmak, ister manzaranın keyfini çıkarmak iste, bütçene ve zamanına göre farklı ulaşım seçeneklerin var. Hadi, hepsine birlikte bakalım
1. Tren – En Hızlı ve Pratik Seçenek
Süre: Yaklaşık 15-20 dakika
Fiyat: Tek yön bilet ~€5.90 (2025 güncel fiyatına göre değişebilir)
Frekans: Her 10-15 dakikada bir
Tren, Schiphol Havalimanı’ndan Amsterdam Centraal Station’a ulaşmanın en hızlı ve konforlu yolu. Havalimanının alt katında bulunan tren istasyonuna (Schiphol Airport Station) sadece asansörle ya da yürüyen merdivenle iniyorsun. Biletini gişeden, otomattan ya da NS (Hollanda Demiryolları) uygulamasından alabilirsin.
Trenler genelde sabahın erken saatlerinden gece yarısına kadar sık sık çalışıyor. Hem hızlı hem ekonomik bir çözüm. Özellikle yanında büyük valiz varsa ya da “trafikle uğraşmak istemiyorum” diyorsan tren tam sana göre.
2. Otobüs – Özellikle Müze Bölgesi İçin İdeal
Süre: Yaklaşık 30-40 dakika
Fiyat: €6-7 civarı
Otobüs: Line 397 (Airport Express)
Eğer otelin ya da Airbnb’in şehir merkezinde değil de Museumplein, Leidseplein ya da De Pijp gibi bölgelerdeyse, 397 numaralı otobüs iyi bir seçenek olabilir. Otobüs, Schiphol çıkışında seni karşılıyor ve şehrin popüler noktalarına doğrudan ulaştırıyor. Ayrıca valizler için ayrılmış geniş alanı da mevcut.
Otobüsler sabah 05:00’ten gece 00:30’a kadar çalışıyor. Gece geç saatte gelenler için N97 adlı gece otobüsü de var.
3. Taksi – En Konforlu Ama En Pahalı Yol
Süre: Trafiğe bağlı olarak 25-40 dakika
Fiyat: €45 – €65 arası
Taksiyle gitmek istersen, doğrudan havalimanı çıkışında resmi taksi sırasını göreceksin. Taksiler konforlu, genellikle kredi kartı kabul ediyor ve seni kapıdan kapıya ulaştırıyor. Ama trafiğe bağlı olarak yol süresi uzayabilir. Özellikle grup olarak seyahat ediyorsan veya bol valizle gelmişsen mantıklı olabilir.
⚠️ Uyarı: Havalimanı çevresinde “kaçak taksiciler” olabilir. Sadece resmi taksi durağından binmeni öneririz.
4. Uber / Bolt – Alternatif Özel Ulaşım
Uber ya da Bolt gibi uygulamalar da Amsterdam’da aktif. Schiphol’den şehir merkezine Uber ile gitmek genellikle taksiden biraz daha uygun fiyatlı olabiliyor. Uygulama üzerinden aracını çağır, gelen sürücüyü terminal çıkışında bul ve konforlu şekilde merkeze ulaş.
5. Bisikletle Gitmek (Evet, Ciddi!)
Amsterdam’a uygun havalarda gelen bazı maceraperestler, Schiphol’den şehir merkezine kadar bisiklet kiralayarak gidiyor! Yaklaşık 17-20 km süren bu yolculuk, bisiklet yollarıyla oldukça güvenli ama kondisyon istiyor. Şehirdeki bisiklet ruhunu daha havalimanından hissetmek isteyenlere gelsin
Hollanda gezi yazılarımızın tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
 
